قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالَ | buyurdu ki |
|
2 | اللَّهُ | Allah |
|
3 | إِنِّي | ben |
|
4 | مُنَزِّلُهَا | onu indireceğim |
|
5 | عَلَيْكُمْ | sizin üzerinize |
|
6 | فَمَنْ | ama kim |
|
7 | يَكْفُرْ | inkar ederse |
|
8 | بَعْدُ | ondan sonra |
|
9 | مِنْكُمْ | sizden |
|
10 | فَإِنِّي | ben |
|
11 | أُعَذِّبُهُ | ona azab ederim |
|
12 | عَذَابًا | bir azapla |
|
13 | لَا |
|
|
14 | أُعَذِّبُهُ | azab etmediğim |
|
15 | أَحَدًا | hiç kimseye |
|
16 | مِنَ |
|
|
17 | الْعَالَمِينَ | dünyalarda |
|
قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ
Fiil cümlesidir. قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur. Mekulü’l-kavli, اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْ ’dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. Muttasıl zamir olan ي harfi اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
مُنَزِّلُهَا kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir هَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
عَلَيْكُمْ car mecruru ism-i fail olan مُنَزِّلُهَا izafetine müteallıktır.
فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
فَ atıf harfidir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur. يَكْفُرْ şart fiili olup meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
مَنْ ’in haberi olarak mahallen merfûdur.
بَعْدُ zaman zarfı, يَكْفُرْ fiiline müteallıktır. مِنْكُمْ car mecruru يَكْفُرْ ’deki failin mahzuf haline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.
Muttasıl zamir olan ي harfi اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
اُعَذِّبُهُ fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. اُعَذِّبُهُ merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri انا ’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
عَذَابًا kelimesi mef’ûlu mutlaktan naibtir.
لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَدًا cümlesi عَذَابًا ‘in sıfatı olarak mahallen mansubtur. لَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
اُعَذِّبُهُٓ merfû muzari fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri انا ’dir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اَحَدًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟ car mecruru اَحَدًا’in mahzuf sıfatına müteallıktır. Cer alameti ي ’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
اُعَذِّبُهُٓ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi عذب’dir. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.قَالَ اللّٰهُ اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlenin mekulü’l-kavli olan اِنّ۪ي مُنَزِّلُهَا عَلَيْكُمْۚ, faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyh telezzüz, teberrük ve mehabeti artırmak için tüm esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil Allah ismiyle gelmiştir.
Allah Teâlâ’nın kendisinden “Allah” şeklinde bahsetmesinde tecrîd sanatı vardır.
عَلَيْكُمْۚ’de tevcih vardır. Hem üstünüze hem aleyhinize demektir.
Bu cümle de bir istinaf cümlesidir.
İsa (a.s.), sofranın indirilmesini niyaz ederken inzal fiilini kullandığı halde Allah Teâlâ icabetini belirtirken ziyade ifade eden tenzil fiilini kullanmıştır. Bu ilâhî lütuf ve ihsanın kemâlini göstermek içindir. Enam Suresinin 63 ve 64. ayetlerinde de bu üslûp kullanılır. (Orada da kurtarmak anlamında incâ fiilinden sonra aynı mananın çokluğunu belirten tenciye fiili kullanılmıştır.)
İlâhî icabet ifade eden mezkûr cümlenin başında tahkik (İnnî/Şüphesiz Ben) kelimesinin bulunması ve ondan sonra isim kipi “münezzilünün” kullanılması,
ilâhî vaadin kesinliğini, onun mutlaka gerçekleşeceğini, hiçbir şeyin O’na engel olamayacağını ve bunun devam edeceğini bildirir. Yani Ben size o sofrayı çok kere indireceğim, demektir.
Diğer bir görüşe göre ise ayette kullanılan inzal ve tenzil aynı manadadır. (Ebüssuûd)
فَمَنْ يَكْفُرْ بَعْدُ مِنْكُمْ فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟
Ayetin bu cümlesi makabline فَ ile atfedilmiştir. Şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır.
یَكۡفُرۡ بَعْدُ مِنْكُمْ şeklindeki muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan şart cümlesi مَن ’in haberidir.
فَ karinesiyle gelen şartın cevabı اِنّ۪ٓ ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır.
لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟ cümlesi عَذَاباً için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip, faide-i haber inkârî kelamdır.
اَحَداً ’deki tenvin “hiç kimse” manasındadır. Olumsuz siyakta nekre, umum ifade eder.
فَاِنّ۪ٓي اُعَذِّبُهُ عَذَاباً cümlesiyle لَٓا اُعَذِّبُهُٓ اَحَداً مِنَ الْعَالَم۪ينَ۟ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
اُعَذِّبُهُ - لَٓا اُعَذِّبُهُٓ - عَذَاباً kelimeleri arasında iştikak cinası, tıbâk-ı selb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
عَذَاباً mef’ûlu mutlak olarak gelmiştir.
Küfrün ve nimeti inkârın azabı yalnız ahirette değil, dünyada da büyüktür. Nimet ne kadar büyük ne kadar olağanüstü ise küfür ve inkârın azabı da o ölçüde eşsiz ve o nimetin zevali de o ölçüde acı olur. “Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâm’ı beğendin.” (Maide Suresi, 3) buyurulduğu gün Müslümanlara ihsan edilmiş olan sofranın gerek hoşluğu ve gerek lütfedilme şekli bakımından İsa’nın sofrasından ne kadar büyük bir devlet olduğunu düşünmeli de, buna karşı küfür ve inkârın nasıl bir azaba layık olacağını anlamalıdır. (Elmalılı)