يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَا أَيُّهَا | ey |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | امَنُوا | inanan(lar) |
|
4 | إِذَا | zaman |
|
5 | قُمْتُمْ | dur(mak iste)diğiniz |
|
6 | إِلَى |
|
|
7 | الصَّلَاةِ | namaza |
|
8 | فَاغْسِلُوا | yıkayın |
|
9 | وُجُوهَكُمْ | yüzlerinizi |
|
10 | وَأَيْدِيَكُمْ | ve ellerizi |
|
11 | إِلَى | kadar |
|
12 | الْمَرَافِقِ | dirseklere |
|
13 | وَامْسَحُوا | ve meshedin |
|
14 | بِرُءُوسِكُمْ | başlarınızı |
|
15 | وَأَرْجُلَكُمْ | ve ayaklarınızı |
|
16 | إِلَى | kadar |
|
17 | الْكَعْبَيْنِ | topuklara |
|
18 | وَإِنْ | ve eğer |
|
19 | كُنْتُمْ | iseniz |
|
20 | جُنُبًا | cünüp |
|
21 | فَاطَّهَّرُوا | tam temizlenin |
|
22 | وَإِنْ | eğer |
|
23 | كُنْتُمْ | iseniz |
|
24 | مَرْضَىٰ | hasta |
|
25 | أَوْ | yahut |
|
26 | عَلَىٰ | üzerinde |
|
27 | سَفَرٍ | seyahat |
|
28 | أَوْ | yahut |
|
29 | جَاءَ | gelmişse |
|
30 | أَحَدٌ | biriniz |
|
31 | مِنْكُمْ | sizden |
|
32 | مِنَ |
|
|
33 | الْغَائِطِ | tuvaletten |
|
34 | أَوْ | ya da |
|
35 | لَامَسْتُمُ | dokunmuşsa |
|
36 | النِّسَاءَ | kadınlara |
|
37 | فَلَمْ | ve |
|
38 | تَجِدُوا | bulamamışsanız |
|
39 | مَاءً | su |
|
40 | فَتَيَمَّمُوا | teyemmüm edin |
|
41 | صَعِيدًا | toprağa |
|
42 | طَيِّبًا | temiz |
|
43 | فَامْسَحُوا | ve sürün |
|
44 | بِوُجُوهِكُمْ | yüzlerinize |
|
45 | وَأَيْدِيكُمْ | ve ellerinize |
|
46 | مِنْهُ | ondan |
|
47 | مَا |
|
|
48 | يُرِيدُ | istemiyor |
|
49 | اللَّهُ | Allah |
|
50 | لِيَجْعَلَ | çıkarmak |
|
51 | عَلَيْكُمْ | size |
|
52 | مِنْ | hiçbir |
|
53 | حَرَجٍ | güçlük |
|
54 | وَلَٰكِنْ | fakat |
|
55 | يُرِيدُ | istiyor |
|
56 | لِيُطَهِّرَكُمْ | sizi temizlemek |
|
57 | وَلِيُتِمَّ | ve tamamlamak |
|
58 | نِعْمَتَهُ | ni’metini |
|
59 | عَلَيْكُمْ | size olan |
|
60 | لَعَلَّكُمْ | umulur ki |
|
61 | تَشْكُرُونَ | şükredersiniz |
|
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Mâide-suresi/675/6-ayet-tefsiri
Mîsâk “yeminle pekiştirilerek verilen sağlam söz” demektir. Yüce Allah sûrenin ilk âyetinde müminlere hitap ederek akidlerini yerine getirmelerini emretmişti. Burada da onlara lutfettiği güç, şeref, ilim, din ve vatan gibi nimetlerini hatırlatarak onlardan verdikleri sözü yerine getirmelerini istemektedir. Buradaki “söz”den maksat, insanların yaratılmasından önce “elest bezmi” denilen mâna âlemindeki mecliste bütün ruhların Allah’a verdikleri söz olabileceği gibi (bu konuda bilgi için bk. A‘râf 7/172), müminlerin, Hz. Peygamber’e iman ederken veya Akabe ve Hudeybiye’de biat ederken Allah ve resulüne verdikleri söz de olabilir. Müminler Hz. Peygamber’e iman ve biat ederken tasada ve kıvançta, güçlükte ve kolaylıkta kısaca her durumda ona itaat edeceklerine dair sağlam söz vermişlerdi (krş. Hadîd 57/8; Bakara 2/285; Buhârî, “Ahkâm”, 43; Müslim, “İmâre”, 41, 42; ayrıca bk. Feth 48/10; Şevkânî, II, 24). Yüce Allah müminlere, verdikleri bu sözleri hatırlatarak onlardan sözlerini yerine getirmelerini istemektedir. Taberî ikinci görüşün âyetin bağlamına daha uygun olduğu kanaatindedir (VI, 140). Ayrıca âyetten, her müslümanın, kelime-i şehâdetle dile getirdiği iman ikrarının da onun Allah’a verdiği bir söz ve mîsak olduğu, bunun gereği olan kulluk ödevlerini yerine getirmek suretiyle bu sözünde durması gerektiği sonucu da çıkmaktadır.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 227-228
غسل Bir şeyin üzerine su akıtarak ondan kirini, pasını gidermek demektir. إغْتِسَالٌ Bedeni yıkamaktır. Bu kökten gelen الغِسْلِينُ kelimesi, Cehennemde kafirlerin bedenlerinden akan sıvı/irindir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 4 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri gusül, gasil, gassal ve gasilhanedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
كعب Ayakla inciğin birleştiği yerde çıkık halde bulunan kemiktir. الكَعْبَة dörtgenlik noktasında o biçimde olan her evdir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 4 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri Kâbe ve mikaptır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
حَرَج kelimesinin aslı iki şeyin birleşmesidir. Bazen birleşen şeyler arasındaki darlık düşünülerek ‘dar yer’ için de kullanılmıştır. Günaha da حَرَجٌ denir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 15 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ
يَٓا nida harfidir. اَيُّ, münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. ٱلَّذِینَ münadadan sıfat veya bedeldir.
İsm-i mevsûlun sılası ءَامَنُوا۟ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.
ءَامَنُوا۟ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.
اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. إِذَا şart ismi vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. قُمْتُمْ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
قُمْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
اِلَى الصَّلٰوةِ car mecruru قُمْتُمْ fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اغْسِلُوا fiili ن’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
وُجُوهَكُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَيْدِيَكُمْ kelimesi atıf harfi وَ ’la وُجُوهَكُمْ ’e matuftur. اِلَى الْمَرَافِقِ car mecruru اغْسِلُوا fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. امْسَحُوا fiili ن’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. بِ zaiddir. رُؤُ۫سِكُمْ mef’ûllun bih olup mahallen mansubtur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَرْجُلَكُمْ kelimesi atıf harfi وَ ’la وُجُوهَكُمْ ’e matuftur. اِلَى الْكَعْبَيْنِ car mecruru اغْسِلُوا fiiline müteallıktır. الْكَعْبَيْنِ kelimesi müsenna olduğu için ي ile mecrurdur.
وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ
وَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir.
تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. جُنُبًا kelimesi كُنْتُمْ ’un haberi olup fetha ile mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اطَّهَّرُوا fiili ن’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اطَّهَّرُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi طهر ’dir. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ
وَ atıf harfidir. اِنْ şart harfi iki muzari fiili cezm eder. كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir.
تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. مَرْضٰٓى kelimesi كُنْتُمْ ’un haberi olup elif üzere mukadder fetha ile mansubtur.
اَوْ atıf harfidir. عَلٰى سَفَرٍ car mecruru كُنْتُمْ ’un mahzuf ikinci haberine müteallıktır.
اَوْ atıf harfidir. جَٓاءَ fetha üzere mebni mazi fiildir. اَحَدٌ fail olup lafzen merfûdur. مِنْكُمْ car mecruru اَحَدٌ kelimesinin mahzuf sıfatına müteallıktır. مِنَ الْغَٓائِطِ car mecruru جَٓاءَ fiiline müteallıktır.
اَوْ atıf harfidir. لٰمَسْتُمُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمُ fail olarak mahallen merfûdur. النِّسَٓاءَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
فَ atıf harfidir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَجِدُوا fiili, نَ ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. مَٓاءً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. تَيَمَّمُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
صَع۪يدًا mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. طَيِّبًا kelimesi صَع۪يدًا ’in sıfatıdır.
فَ atıf harfidir. امْسَحُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
بِوُجُوهِكُمْ car mecruru امْسَحُوا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَيْد۪يكُمْ atıf harfi وَ ’la بِوُجُوهِكُمْ’e matuftur. اَيْد۪يكُمْ kelimesi ي üzere mukadder kesra ile mecrurdur. مِنْهُ car mecruru امْسَحُوا fiiline müteallıktır.
تَيَمَّمُوا fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi يمم ’dir. Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُر۪يدُ merfû muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
لِ harfi, يَجْعَلَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte يُر۪يدُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
عَلَيْكُمْ car mecruru حَرَجٍ kelimesinin mahzuf haline müteallıktır. مِنْ harf-i ceri zaiddir. حَرَجٍ lafzen mecrur olup يَجْعَلَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
وَ atıf, لٰكِنْ istidrak harfidir. يُر۪يدُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. لكنَّ ,لٰكِنْ’den hafifletilmiş istidrak harfidir. لٰكِنْ ve لكنَّ arasında îrab açısından şöyle bir farklılık vardır: لكنَّ ’den sonra gelen isim cümlesinin mübtedası konumunda bulunan kelime mansub, لٰكِنْ ’den sonra gelen isim cümlesinin mübtedası konumunda bulunan kelime ise merfû olur. (Abdullah Hacibekiroğlu, Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler Doktora Tezi)
لِ harfi, يُطَهِّرَكُمْ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte يُر۪يدُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. لِيُتِمَّ kelimesi atıf harfi وَ ’la لِيُطَهِّرَكُمْ’a matuftur.
لِ harfi, يُتِمَّ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir. يُتِمَّ mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
نِعْمَتَهُ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mansubtur.
عَلَيْكُمْ car mecruru يُتِمَّ filine müteallıktır.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harf-i ceriyle birlikte يُر۪يدُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.
لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder.
كُمْ muttasıl zamiri, لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. تَشْكُرُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ وَاَيْدِيَكُمْ اِلَى الْمَرَافِقِ وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Münada olan has ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ’de tevcih sanatı vardır. İman edenlerin ism-i mevsûlle ifade edilmesi sonraki konuya dikkatleri çekmek içindir. Mevsûlün sılası اٰمَنُٓوا, müspet mazi fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا şeklindeki nida üslubu Kur’an-ı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Bu üslup tekit türlerini barındırmaktadır.
Bazı salihler Allah Teâlâ’nın, ايَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا [Ey iman edenler] sözünü işitince sanki Allah’ın nidasını işitmiş gibi لبيك وسعديك “Emret Allah'ım, emrine âmâdeyim.” der. Böyle söylemek Kur’an’ın edebidir.
Yüce Allah, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا hitabıyla Kur’an’ın 88 yerinde müminlere hitap etmiştir. Muhataplara “Ey müminler!” diye seslenilmesi, onlara, bu iman sahibinin Allah’ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Safvetü’t Tefasir)
Muzâfun ileyh olan şart cümlesi olan قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ, müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ [namaza kalktığınızda] ifadesi namaza niyet ettiğinizde manasındadır. Çünkü قِيام Arap kelamında bir eyleme başlama anlamında kullanılır. Burada قِيام fiili اِلَى harf-i ceri ile geçişli yapılması sebebiyle “namaza niyet ettiğinizde” anlamında tazmin içindir. (Âşûr)
Bundan önceki ayetlerde İslam’ın dünyevî hükümleri açıklanmıştı; burada ise dinî hükümler beyan ediliyor. اِذَا قُمْتُمْ اِلَى الصَّلٰوةِ [Namaza kalktığınız zaman] ifadesi,
“Kur’an okumak istediğin zaman o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.’ (Nahl Suresi, 98) ayeti kabilindendir. Kesin bir irade, fiilin meydana gelmesinin sebebidir. Sebebin ismini müsebbebe (neticeye,sonuca) vermek ise meşhur olan bir mecazdır. Bu ifade şekli şu iki noktaya dikkat çeker:
Buna göre, namazın şartlarından biri olan kasıt (niyet), diğer bir şartı olan abdest yerine ifade edilmiştir.Bu ayet-i kerimenin zahirine göre namaz kılmaya kalkan herkese abdest almak vâciptir. Çünkü bu emir, kesin olarak vücûb içindir. Ancak icma bunun hilafınadır; abdestli olanın abdest alması vacip değildir. Ayetteki emri, abdestli olanlar için mendup anlamında anlamak da geçerli değildir. Tek geçerli olan, bu hitabın abdestsizlere mahsus olmasıdır. Buradaki durum ona delalet eder. Nitekim abdestin yerine geçen teyemmüm içinde abdestsiz olmak şarttır. (Ebüssuûd - Kurtubi - Âşûr)
Şartın cevabı فَ karînesiyle gelen فَاغْسِلُوا وُجُوهَكُمْ cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
اِلَى الْمَرَافِقِ cer mecrurda اِلَى (oraya kadar) harfi, مع (onunla) anlamındadır.
(Ebüssuûd)
وَ ’la makabline atfedilen müteakip cümle …وَامْسَحُوا بِرُؤُ۫سِكُمْ de emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubunda gelen bu iki cümle vaz edildiği anlamın dışında irşad kastı taşıdığı için mecâz-ı mürsel mürekkebtir. Emir, doğru yolu göstermek ve nasihat amacıyla gelebilir.
Abdest alırken bütün yıkanacak uzuvların sayılması taksim sanatıdır.
وُجُوهَكُمْ - اَيْدِيَكُمْ - الْمَرَافِقِ - بِرُؤُ۫سِكُمْ - اَرْجُلَكُمْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
وَاَرْجُلَكُمْ اِلَى الْكَعْبَيْنِ [topuklara kadar] kavlinin gaye manasına gelen, اِلَى yani “....a kadar” edatıyla getirilmiş olmasının nedeni, herhangi bir kimse bundan çıplak ayakların da meshedilebileceği zannına kapılmasın diye böyle bir yanlışı ortadan kaldırmak içindir. Çünkü şeriat açısından ayakların meshi değil, yıkanması öngörülmüştür. (Nesefi, Medarik Tefsiri)
وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُباً فَاطَّهَّرُواۜ
وَ atıftır. Cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi كُنْتُمْ جُنُبًا, faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir.
Rabıta harfi فَ ile gelen cevap cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
وَاِنْ كُنْتُمْ جُنُبًا فَاطَّهَّرُوا [Eğer cünüp iseniz temizlenin] ifadesi, büyük taharet (boy abdesti) emrinin, büyük abdestsizlik (cünüplük) şartına bağlanması, küçük taharet (abdest) emrinin de, küçük abdestsizlik şartına bağlı olduğuna işarettir. (Ebüssuûd)
وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى اَوْ عَلٰى سَفَرٍ اَوْ جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ اَوْ لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً فَتَيَمَّمُوا صَع۪يداً طَيِّباً فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ وَاَيْد۪يكُمْ مِنْهُۜ
Cümle وَ ’la makabline atfedilmiştir. Cümle şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi …كُنْتُمْ مَرْضٰٓى , faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir.
وَاِنْ كُنْتُمْ مَرْضٰٓى [Eğer hasta iseniz] ifadesinde hastalıktan murad, su kullanılması halinde ağırlaşan veya ölüme sebep olmasından korkulan hastalıktır. (Ebüssuûd)
كُنْتُمْ ,عَلٰى سَفَرٍ ’un mahzuf ikinci haberine müteallıktır. اَوْ atıf harfiyle şart cümlesine atfedilen جَٓاءَ اَحَدٌ مِنْكُمْ مِنَ الْغَٓائِطِ ve لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ cümleleri, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette geçen الْغَٓائِطِ kelimesi, insanın tuvalet ihtiyacını rahat bir şekilde giderdiği yer demektir. Bu kelime burada kinaye olarak bu manada kullanılmıştır.
(Nesefi, Medarik Tefsiri)
Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan فَلَمْ تَجِدُوا مَٓاءً cümlesi makabline فَ ile atfedilmiştir
Rabıta harfi فَ ile gelen cevap cümlesi فَتَيَمَّمُوا صَع۪يدًا طَيِّبًا, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Aynı üslubtaki فَامْسَحُوا بِوُجُوهِكُمْ cümlesi, cevap cümlesine matuftur.
لٰمَسْتُمُ النِّسَٓاءَ ifadesi cinsel birliktelikten kinayedir.
بِوُجُوهِكُمْ - اَيْد۪يكُمْ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı, وُجُوهِكُمْ - اَيْد۪يكُمْ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ وَلِيُتِمَّ نِعْمَتَهُ عَلَيْكُمْ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve celâl sıfatları bünyesinde toplayan Allah ismiyle marife oluşu, kalplere korku salmak ve itaate teşvik içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâl’de tecrîd sanatı vardır.
لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ cümlesine dâhil olan لِ, cümleyi gizli bir أن’le sebep bildiren masdara çevirmiştir. Masdar-ı müevvel, cer mahallinde يُر۪يدُ fiiline müteallıktır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
حَرَجٍ; Sıkıntı ve zorluk demektir. الحرجة; birbirine dolanmış ağaçlıklı arazi demektir. Cemisi حرجٌ’dur. Burada حرجٌ kelimesi menfi olarak gelmiştir. Sefer veya hastalık durumunda su ile temizlenmek zorunluluğu hissi zorluk, suyun bulunmaması, sefer veya bir zarar ihtimali dolayısıyla suyu kullanamama gibi haller namazın kılınmasına engel kılınmamıştır. Çünkü insanlar namazı sever ve namazla ferahlarlar. (Âşûr)
وَ atıf, لكنَّ لٰكِنْ’den hafifletilmiş istidrak harfidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لِيُطَهِّرَكُمْ cümlesine dâhil olan لِ, cümleyi gizli أن ’le sebep bildiren masdara çevirmiştir. Masdar-ı müevvel, cer mahallinde يُر۪يدُ fiiline müteallıktır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. İkinci masdar-ı müevvel birinciye tezâyüf sebebiyle atfedilmiştir.
يُر۪يدُ - مَا يُر۪يدُ kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.
امْسَحُوا - لِيُطَهِّرَكُمْ - اغْسِلُوا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
مَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيَجْعَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ حَرَجٍ [Allah size zorluk çıkarmak istemez.] ifadesi, teyemmüme ruhsat verilmesinin sebebidir. Buradaki iradenin nefyi, fiilin nefyinden kinayedir. Çünkü bir fiili yapmak isteyen kişinin iradesinin önünde hiçbir engel duramaz.
(Âşûr)
لِيَجْعَلَ deki لامٌ; mahzuf masdara dâhil olan لامٌ’dır. Çoğunlukla irade ve emir fiilerinden sonra gelir. Tercih edilen görüş zaid olmasıdır. (Âşûr)
Ayetin son cümlesi ta’lîliye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittsâldir.
لَعَلَّ, terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. ان gibi ismini nasb, haberini ref eder. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. “Umulur ki” anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir.
لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ ifadesi; “Umulur ki sadece O’na şükredersiniz.” demektir. Şükür, mecaz yoluyla nimeti tamamlamanın sebebi kılınmıştır. Recâ sıygası, yapmaya teşvik ve vukuunun yakın olduğunu ortaya koymak için emir manasında kullanılmıştır. (Âşûr)
وَلٰكِنْ يُر۪يدُ لِيُطَهِّرَكُمْ [lakin sizin temizlenmenizi ister] ifadesi, gusül ve abdest almanın hikmetinin temizlenme olduğuna işarettir. Taharet, hissî ve nefsî olmak üzere iki çeşittir. Hissîdir, çünkü temizliktir. Nefsîdir, çünkü Allah Teâlâ onu ibadet kılmıştır. (Âşûr)