Mâide Sûresi 91. Ayet

اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ  ...

Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّمَا şüphesiz
2 يُرِيدُ istiyor ر و د
3 الشَّيْطَانُ şeytan ش ط ن
4 أَنْ
5 يُوقِعَ sokmak و ق ع
6 بَيْنَكُمُ aranıza ب ي ن
7 الْعَدَاوَةَ düşmanlık ع د و
8 وَالْبَغْضَاءَ ve kin ب غ ض
9 فِي
10 الْخَمْرِ şarap ile خ م ر
11 وَالْمَيْسِرِ ve kumar ile ي س ر
12 وَيَصُدَّكُمْ ve sizi alakoymak ص د د
13 عَنْ -tan
14 ذِكْرِ anmak- ذ ك ر
15 اللَّهِ Allah’ı
16 وَعَنِ
17 الصَّلَاةِ ve namazdan ص ل و
18 فَهَلْ artık değil mi?
19 أَنْتُمْ siz
20 مُنْتَهُونَ vazgeçtiniz ن ه ي
 

اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ

 

اِنَّمَا  kâffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki  مَا  harfidir,  اِنَّ  harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur.  اِنَّ ’nin ameli ise engellenmiştir yani mekfûfedir.

يُر۪يدُ  merfû muzari fiildir.  الشَّيْطَانُ  fail olup lafzen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  يُر۪يدُ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. 

يُوقِعَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.

بَيْنَكُمُ  mekân zarfı,  الْعَدَاوَةَ ’nin mahzuf haline müteallıktır. Muttasıl zamir  كُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

الْعَدَاوَةَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  الْبَغْضَٓاءَ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  الْعَدَاوَةَ’ye matuftur.

فِي الْخَمْرِ  car mecruru  يُوقِعَ  fiiline müteallıktır.  الْمَيْسِرِ  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  الْخَمْرِ ‘ye matuftur.

وَ  atıf harfidir.  يَصُدَّكُمْ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

عَنْ ذِكْرِ  car mecruru  يَصُدَّكُمْ  fiiline müteallıktır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

عَنِ الصَّلٰوةِ  car mecruru atıf harfi  وَ ’la  عَنْ ذِكْرِ ‘ye matuftur.


 فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri; 

إذا تبين لكم ذلك فهل أنتم منتهون  (Bu size apaçık olduğunda buna son verin.) şeklindedir.

هَلْ  istifham harfidir. Munfasıl zamir  اَنْتُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

مُنْتَهُونَ  haber olup ref alameti  وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

مُنْتَهُونَ  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftial babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
 

اِنَّمَا يُر۪يدُ الشَّيْطَانُ اَنْ يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَٓاءَ فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ 

 

Ayetin ilk cümlesi istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır. 

اِنَّمَا  kasr edatıyla tekid edilmiştir. Kasr fiil ile mef’ûl arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s sıfattır. Şeytanın istediği şey; mevsuf ve maksûrdur. İçki ve kumarla insanların arasına düşmanlık ve buğz koymak ve Allah’ın zikrinden ve namazdan uzaklaştırmak da sıfat ve maksûrun aleyhdir. Sanki şeytan bunlardan başka bir şey istemez gibi bir kasr yapılmış. Halbuki şeytanın başka ifsatları da vardır. Onun için izâfî kasrdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâğat Dersleri Meânî İlmi)

يُر۪يدُ  fiilinin muzari oluşu, bu isteğin yenilenerek tekrarlandığını ifade eder.

Masdar harfi  اَنْ  ve müteakip müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan …يُوقِعَ بَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةَ  cümlesi, masdar teviliyle mef’ûl konumundadır.

Aynı üsluptaki … وَيَصُدَّكُمْ عَنْ  cümlesi de masdar-ı müevvele matuftur. Atıf sebebi temâsüldür.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celalin zikredilmesi, tecrîd sanatıdır.

فِي الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ  ifadesindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyet manasinda olup dolayısıyla içki ve kumar içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü bunlar hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak içki ve kumarın kötülüğünü etkili şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır.  İçki ve kumara dalan kişi denizde boğulan gibi dalar gider, kendini kaybeder. İçki ve kumar hayatını kuşatır, iki dünyasını mahveder demektir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. Veya  ف۪ي  harfi, sebebiyyedir. (Âşûr)

Şeytanın istediklerinin sayılması taksim sanatıdır.

الْعَدَاوَةَ - الْبَغْضَٓاءَ  ve  الْخَمْرِ - الْمَيْسِرِ  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

وَيَصُدَّكُمْ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِۚ  cümlesi, dinde meydana gelen zararlardır. Çünkü içki insan vücudunda bir keyif meydana getirir; keyif ve lezzette boğulan nefis ise Allah’ın zikrinden ve namazdan gafil kalır. Onları hatırlamaz olur. Öte yandan kumar oynayan kimse de eğer galip gelirse üstünlüğün verdiği sarhoşlukla ibadetleri hatırlamaz olur. Yenilme durumunda ise aşırı üzüntüden dolayı artık başkasını yenme planlarından başka hiçbir şey düşünemez hale gelir. (Ruhu’l Beyan, Âşûr)

  فَهَلْ اَنْتُمْ مُنْتَهُونَ

 

فَ, takdiri  إذا تبين لكم ذلك  (Bu size apaçık olduğunda …) olan mahzuf şartın cevabına gelmiş rabıtadır. Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Mahzufla birlikte cümle, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Mübteda ve haberden müteşekkil cevap cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen emir manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Ayetin başında şeytanın insanlar arasında içki ve kumar ile kin ve düşmanlık tohumları ektiğini ifade etmektedir. İstifham edatı, “Artık buna bir son verin!” anlamı içermekte olup azar ve paylama yoluyla “Artık bu son derece pis ve zararlı olan şeylerden uzak durun.” şeklinde emir manasında bir ifadedir. Yasaklamanın en beliğ şekillerindendir. (Süleyman Recep Çıbıklı - Söz Sanatları Açısından Meal Problemleri, Ruhu’l Beyan - Fahreddin er-Râzî, Keşşâf)

Bu ayetteki soru, hakiki manada gelmemiştir. Yani gerçekten “'Vazgeçiyorsunuz değil mi?” diye sorulmamaktadır. Aksine “vazgeçin/son verin” manasında emir için gelmiştir.

هَلْ, burada  قد  manasındadır. Soru şeklinde gelmesi teşvik ve ağırdan alanları uyarı manası taşır.

هَلْ, belâğî bir nükte için isim cümlesinin başına gelebilir. Bu nükte de zamana bağlı olmaksızın bu fiilin devam etmesini istemektir. Buralarda hemze de gelebilirdi ama o zaman bu belâğî nükte kaybolurdu. Çünkü hemze, âdeten ismin başına gelebilir. Ama  هَلْ  âdeten fiilin başına geldiği için muhatabın dikkatini çeker. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi, Âşûr)