Mâide Sûresi 90. Ayet

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ  ...

Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يَا أَيُّهَا ey
2 الَّذِينَ kimseler
3 امَنُوا inanan(lar) ا م ن
4 إِنَّمَا şüphesiz
5 الْخَمْرُ şarap خ م ر
6 وَالْمَيْسِرُ ve kumar ي س ر
7 وَالْأَنْصَابُ ve dikili taşlar ن ص ب
8 وَالْأَزْلَامُ ve şans okları ز ل م
9 رِجْسٌ (birer) pisliktir ر ج س
10 مِنْ
11 عَمَلِ işi ع م ل
12 الشَّيْطَانِ şeytan ش ط ن
13 فَاجْتَنِبُوهُ bunlardan kaçının ج ن ب
14 لَعَلَّكُمْ umulur ki
15 تُفْلِحُونَ kurtuluşa eresiniz ف ل ح
 

خَمْر kelimesinin aslı bir şeyi örtmek, gizlemek ya da saklamaktır. خِمَار örtünmede, gizlenmede kullanılan şeye denir. Literatürde ise kadının kendisiyle başını örttüğü örtü için kullanılır. خَمْر yani içki , aklın işleyiş mekanizmasını örttüğü için bu adı almıştır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 7 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri hamur ve mahmurdur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

رِجْس Kirli ya da murdar şeydir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de 10 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

 

يَٓا  nida  harfidir.  اَيُّ  münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir.  الَّذ۪ينَ  münadadan sıfat veya bedeldir.

İsm-i mevsûlun sılası  اٰمَنُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اٰمَنُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Nidanın cevabı …. الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ ’dir. 

اِنَّمَا  kâffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki  مَا  harfidir,  اِنَّ  harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur.  اِنَّ ’nin ameli ise engellenmiştir, yani mekfûfedir.

الْخَمْرُ  mübtedadır.  الْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ  kelimeleri atıf harfi  وَ ’la  الْخَمْرُ ’ye matuftur. رِجْسٌ  haber olup lafzen merfûdur.

مِنْ عَمَلِ  car mecruru  رِجْسٌ ’un mahzuf  sıfatına müteallıktır.  الشَّيْطَانِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  إن آمنتم وصدقتم فاجتنبوه  (İman edip tasdik ettiyseniz ondan uzak durun.) şeklindedir.

اجْتَنِبُوهُ  fiili  ن’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. 

لَعَلَّ, terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir.  إنّ  gibi ismini nasb haberini ref eder.

كُمْ  muttasıl zamiri,  لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.  تُفْلِحُونَ  fiili  لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

تُفْلِحُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

تُفْلِحُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  فلح ’dir. İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
 

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ رِجْسٌ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

İsm-i mevsul olan  الَّذ۪ينَ  münada olan  اَيُّ ’dan bedeldir. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih anlamı vardır.

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا  şeklindeki nida üslubu, Kur’an-ı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Bu üslup tekid türlerini barındırmaktadır. 

Bu inşâ cümlesi  irşad (doğru davranma şeklini göstermek, insanları hatadan kurtarmak) için gelmiştir.

Allah Teâlâ tarafından müminlere “Ey müminler!” diye seslenilmesi, onlara bir iman sahibinin Allah’ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Sâbûnî

Kur’an-ı Kerim’de  يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا  hitabından sonra gelen konular genellikle imanı iyice yerleştirmeye yönelik meselelerdir.(Taberî)

Nidanın cevabı … اِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ  cümlesi,  اِنَّمَا  kasr edatıyla tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber talebî kelamdır. Kasr, mübteda ve haber arasındadır.

الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالْاَنْصَابُ وَالْاَزْلَامُ  mevsuf ve maksûr,  رِجْسٌ  sıfat ve maksûrun aleyhtir.

Mevsuf yani içki, kumar, putlar ve kısmet için atılan zarlar, sıfata yani pisliğe tahsis edilmiştir ama; mevsufun pislikten başka özellikleri de vardır. Dolayısıyla izâfîdir.

(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâğat Dersleri Meânî İlmi)

Bu dört özelliğin rics sıfatından başka birşey addedilmediği manasını mübalağa için iddiaî kasrdır. (Âşûr)

Car-mecrur  رِجْسٌ ,عَمَلِ الشَّيْطَانِ ’nun mahzuf sıfatına veya mahzuf ikinci habere müteallıktır.

Ayette cem' ma’at-taksim sanatı vardır. İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları sayıldıktan sonra, şeytanın işi ve pislik olmada cem’ edilmiştir. 

الْخَمْرُ - الْمَيْسِرُ - الْاَنْصَابُ - الْاَزْلَامُ  ve  رِجْسٌ - عَمَلِ الشَّيْطَانِ  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الْمَيْسِرُ  kelimesi kolay manasındaki  يسِرُ  kökünden gelir, kolay yoldan para kazanmak, yani kumar demektir.

الْاَنْصَابُ ; heykel, put demektir. İnşirah Suresi 7. ayetinde bu kelime ‘’boş kaldığın vakit yorul’’ manasında geçmektedir. Heykellere, putlara tapmanın boşa yorgunluk olduğu manasını çağrıştırır.

الْخَمْرُ, içki demektir. Baş örtüsü manası da vardır. Biri dıştan, diğeri içten zihni örtülü hale getirir, bulanıklaştırır.

Burada  رِجْسٌ  manevi pislik manasında gelmiştir. (Âşûr)

مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ  ibaresiyle bu işi yapanlara tariz (laf dokundurma) vardır.

Bu ayet, müskirâtın (sarhoş edici şeyler) yasaklanması ve haram edilmesi hakkında üçüncü ve son olarak nazil olan ayettir ki birincisi Nisa Suresindeki, “Sarhoş olduğunuz zaman namaza yaklaşmayın.” (43) ikincisi Bakara Suresindeki “Senden içki ve kumarı sorarlar. De ki: Onun ikisinde büyük bir günah vardır.” (219) ayetidir. (Elmalılı, Âşûr)

Bu ayet-i kerimede içki ve kumarın haram kılınışı çeşitli tekid sanatlarıyla pekiştirilmiştir. Şöyle ki: Cümle, kasr edatı olan  اِنَّمَا  ile başlamış, içki ve kumar, putlar ve fal okları ile birlikte zikredilmiş ve bunlar, şeytanın pisliklerinden bir pislik olarak adlandırılmıştır. Bizzat kendilerinden sakınmak emredilmiş ve bu sakınma kurtuluş sebebi kılınmıştır. Daha sonra onlarda mevcud olan dini ve dünyevi kötülükler zikredilmiş, daha sonra da “Artık son verecek misiniz?” şeklindeki soru cümlesiyle bunlardan vazgeçirmek için yapılan teşvik tekrarlanmıştır. Bütün bunlar, sakındırma ve yasaklama emrinin son derece vurgulu ve kuvvetli olduğunu ifade eder. (Sâbûnî)

Emir üslubunda talebî inşaî isnad olan  فَاجْتَنِبُوهُ  cümlesi, nidanın cevabına matuftur. 

فَاجْتَنِبُوهُ  kelimesindeki  فَ   tefri’ içindir. Bu tefri’nin gelişindeki güzellik, öncesinde  nefret gerektiren şeylerin zikredilmesidir.  فَاجْتَنِبُوهُ ‘daki  رِجْسٌ ’e ait olan mansub mahaldeki zamir zikredilen dört maddeyi de kapsar. (Âşûr)

فَاجْتَنِبُوهُ  fiilinin iftial babından olması bu kaçınmayı gayret ve mübalağa ile devamlı yapın manasını taşır.

Ayetin son cümlesi ta’lîliyye olarak fasılla gelmiştir. Gayrı talebî inşa cümlesidir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Ta’lîl cümleleri anlamı açıklamak, zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

لَعَلَّ, terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. Haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Ayrıca muzari fiil olayı zihinde canlandırmayı sağlayarak muhatabı etkiler.

‘Umulur ki’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde “...olsun diye, ...olması için” şeklinde tercüme edilir. Dolayısıyla cümle vaz edildiği inşâ formundan çıktığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

لَعَلَّ  edatı terecci içindir yani ‘ümitvar olma’ manasını ifade eder. Bir de beklenti içinde olmak demektir ki her ikisi de aynı manaya gelir demektir. Fakat bu beklenti Kerîm olan bir zattan olmalı, kişi O’ndan beklemelidir. İşte bu, yerine getirmesi kesin olan vaadinin yerine bir ifadedir. İmam Sîbeveyh de bu görüştedir. Ancak Kutrub ise لَعَلَّ kelimesi ‘için’ manasındadır diyor. (Nesefî, Medâriku’t Tenzîl Ve Hakâîku’t Te’vîl)