En'âm Sûresi 140. Ayet

قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهاً بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟  ...

Beyinsizlikleri yüzünden bilgisizce çocuklarını öldürenler, Allah’ın kendilerine verdiği rızkı -Allah’a iftira ederek- haram sayanlar, mutlaka ziyan etmişlerdir. Gerçekten onlar sapmışlardır. Doğru yolu bulmuş da değillerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَدْ muhakkak
2 خَسِرَ ziyana uğrarlar خ س ر
3 الَّذِينَ kimseler
4 قَتَلُوا öldüren(ler) ق ت ل
5 أَوْلَادَهُمْ çocuklarını و ل د
6 سَفَهًا beyinsizce س ف ه
7 بِغَيْرِ غ ي ر
8 عِلْمٍ bilgisizlik yüzünden ع ل م
9 وَحَرَّمُوا ve haram kılanlar ح ر م
10 مَا
11 رَزَقَهُمُ kendilerine verdiği rızkı ر ز ق
12 اللَّهُ Allah’ın
13 افْتِرَاءً iftira ederek ف ر ي
14 عَلَى karşı
15 اللَّهِ Allah’a
16 قَدْ muhakkak
17 ضَلُّوا sapmışlardır ض ل ل
18 وَمَا ve değillerdir
19 كَانُوا onlar ك و ن
20 مُهْتَدِينَ yola gelici ه د ي
 

Müşrik Araplar’ın, ailenin geçimi hususunda bir yük saydıkları veya ileride savaşlarda esir düşerek ailenin onurunun zedelenmesine sebep olacaklarından kaygılandıkları için kız çocuklarını öldürmeleri, Allah’ın rızık olarak verdiği ve helâl kıldığı hayvanların etlerinden yemeyi kendilerine yasaklamaları ve üstelik Allah’ın hükmünün böyle olduğunu ileri sürerek Allah hakkında hükümler uydurmaları kendilerini hüsrana ve sapkınlığa götüren bir beyinsizlik ve bilgisizlik şeklinde değerlendirilmektedir.

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 477-478

 

سَفَهٌ Bedenen hafiflik demektir. سَفِهَ fiili, akıl noksanlığı sebebiyle kişinin hafifliği hakkında ve hem  dünyevi hem uhrevi işlerle ilgili kullanılmıştır. Türkçede de aynı şekilde kullandığımız سَفِيهٌ kelimesinin çoğulu سُفَهاء (sefihler) şeklinde gelir. (Müfredat) 

Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 11 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) 

Türkçede kullanılan şekilleri sefih ve sefahattır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهاً بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ

 

Fiil cümlesidir.  قَدْ   tahkik içindir yani tekid ifade eder.  خَسِرَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ, fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  قَتَلُٓوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

قَتَلُٓوا  damme üzere mebni mazi fiildir.  Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَوْلَادَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  سَفَهاً  sebebiyet bildiren mef’ûlün lieclihtir. 

سَفَهاً  sözü öldürmenin çeşidini açıklayan mef’ûlu mutlak olup mansubtur. (Âşûr)

“Mef’ûlün lieclihi” fiilin oluş sebebini bildiren mef’uldür. “Mef’ûlün min eclihi” ve “Mef’ûlun leh” de denir. Mansubtur. Fiile “neden, niçin” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki, zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

İki tür kullanımı vardır: 1. Harfi cersiz kullanımı, 2. Harfi cerli kullanımı.

1. Harfi cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harfi cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

بِغَيْرِ  car mecruru  قَتَلُٓوا ‘deki failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, جاهلين أن الله هو الرازق لهم ولأولادهم (Kendilerine ve çocuklarına rızık verenin Allah olduğunu bilmeyenler) şeklindedir.

عِلْمٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  

بِغَيْرِ عِلْمٍ ‘deki  بِ  harf-i ceri mülabeset içindir. (Âşûr)

وَ   atıf  harfidir.  حَرَّمُوا  damme üzere mebni mazi fiildir.  Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  رَزَقَهُمُ اللّٰهُ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.

رَزَقَهُمُ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  اللّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.

افْتِرَٓاءً  sebebiyet bildiren mef’ûlün lieclihtir.  عَلَى اللّٰهِ  car mecruru  افْتِرَٓاءً’e müteallıktır.


قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟

 

Fiil cümlesidir.  قَدْ  tahkik içindir yani tekid ifade eder.  ضَلُّوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  كَانُوا  isim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs fiildir.

كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan  و  muttasıl zamir olarak mahallen merfûdur. مُهْتَد۪ينَ۟  kelimesi  كَانُوا ’nun haberi olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler  ي  ile nasb olurlar.

مُهْتَد۪ينَ۟  sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَدْ خَسِرَ الَّذ۪ينَ قَتَلُٓوا اَوْلَادَهُمْ سَفَهاً بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِۜ

 

Çocuklarını öldürmekle düştükleri dalaleti açıklayarak önceki kelamın özeti olarak gelmiş tezyîl cümlesidir. (Âşûr) 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İlk cümle tahkik harfi  قَدْ  ile tekid edilmiş müspet mazi fiil cümlesidir. Faide-i haber talebî kelamdır.

Fiilin  قَدْ  ile tekid edilmesi, hüsranlarının sabit bir durum olduğunu tenbih içindir. (Âşûr)

Fiilin faili konumundaki ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası da mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sübut ve temekkün ifade etmiştir. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife olması, sözü geçenleri tahkir amacına matuftur. Mevsûlde tevcih sanatı vardır.

Mef’ûlün lieclih olan  سَفَهاً ‘daki tenvin, kesret ve tahkir içindir.

Ayetteki  بِغَيْرِ عِلْمٍ [ilimsizlik yüzünden] ifadesinden murad, bu sefahetin bilgisizlikten kaynaklandığını ve cehaletin en büyük kötülüklerden biri olduğunu ortaya koymaktır. (Fahreddin er-Râzî)

Sılaya matuf olan …وَحَرَّمُوا مَا  cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

حَرَّمُوا  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا’nın sılası  رَزَقَهُمُ اللّٰهُ, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle  marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir. Mevsûlde müphem yapısı nedeniyle tevcih sanatı vardır.

افْتِرَٓاءً ’deki tenvin kesret ve tahkir içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.  Zamir makamında zahir isim gelerek tekrarlanmasında, kalplerde haşyet duygularını artırma kastı yanında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللّٰهُ افْتِرَٓاءً عَلَى اللّٰهِ  [Allah’a iftira ederek Allah’ın rızıklandırdığı şeyi haram kıldılar.] cümlesinde aşırı derecede dalalete düştüklerini ve haddi aştıklarını göstermek için zamir yerine Allah lafzı ve  عَلَىهْ  yerine عَلَى اللّٰهِ  ibaresi gelmiştir. (Sâbûnî)

Cem' ma’at-taksim vardır. 


 قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟

 

İstînâfiyye ve tekid olarak fasılla gelen son cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Cümleye eklenen tahkik harfi  قَدْ , tekid ifade eder.

Nefy harfi  مَا  ve akabindeki sübuta işaret eden isim cümlesi  كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟, 

ضَلُّوا  fiiline matuftur . 

مَا كَانُli olumsuz sıygalar gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Tefsir 3/79)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur.

كَان ’nin haberinin muzari fiili olarak gelmesi ise durumun yenilenerek tekrar ettiğine işaret eder. (Vakafat, s. 103)

مُهْتَد۪ينَ۟ - ضَلُّوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.

مَا كَانُوا مُهْتَد۪ينَ۟  cümlesinin  قَدْ ضَلُّوا ‘ye atfedilmesi  ضَلُّوا  cümlesinin içeriğini tekid içindir. Çünkü bu cümlenin içeriği ilk cümlenin zıttını olumsuzlar. Böylece anlamını yerleştirir. Burada  كانَ  zaid hükmündedir. Çünkü mana olarak zaiddir. Eğer amil ise mana onların hidayette olmadıklarıdır. Burada  كانَ ’nin ziyade edilmesi lam-ı cuhûd ile gelişinde olduğu gibi olumsuzluğu tekid içindir. Yani onların çocuklarını öldürmeden ve Allah’ın rızık olarak verdiklerini haram saymadan önce de hidayette olmadıklarını ifade eder. (Âşûr)