En'âm Sûresi 37. Ayet

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ قُلْ اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يُنَزِّلَ اٰيَةً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ  ...

Dediler ki: “Ona Rabbinden bir mucize indirilse ya!” (Ey Muhammed!) De ki: “Şüphesiz Allah’ın, bir mucize indirmeğe gücü yeter. Fakat onların çoğu bilmiyor.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقَالُوا dediler ki ق و ل
2 لَوْلَا değil miydi?
3 نُزِّلَ indirilmeli ن ز ل
4 عَلَيْهِ ona
5 ايَةٌ bir mu’cize ا ي ي
6 مِنْ -nden
7 رَبِّهِ Rabbi- ر ب ب
8 قُلْ de ki ق و ل
9 إِنَّ şüphesiz
10 اللَّهَ Allah
11 قَادِرٌ kadirdir ق د ر
12 عَلَىٰ üzerine
13 أَنْ
14 يُنَزِّلَ indirmeğe ن ز ل
15 ايَةً bir mu’cize ا ي ي
16 وَلَٰكِنَّ fakat
17 أَكْثَرَهُمْ çokları ك ث ر
18 لَا
19 يَعْلَمُونَ bilmezler ع ل م
 

Aslında Hz. Muhammed’e birçok âyet indiği ve vahiy başlı başına bir mûcize olduğu halde müşrikler inatlarından dolayı bu indirilenlere inanmayıp yeni âyetler indirilmesini veya Resûlullah’tan Safâ tepesinin altına çevrilmesi (Müsned, I, 242, 258), Mekke arazisinin genişletilmesi ve bu topraklar içinden nehirler akıtılması ya da 8. âyette işaret edildiği tarzda melekler gönderilmesi gibi kendi istedikleri şekilde mûcizeler gösterilmesini istiyorlardı (krş. İsrâ 17/90-95). Yüce Allah onların bu sözlerine, istedikleri şekilde bir mûcize ve âyet indirmeye de kadir olduğunu, ancak onların çoğunun bunu da doğru dürüst değerlendirmeyeceklerini belirterek, bazılarının ise âyetleri bilip anladıkları halde inatlarından dolayı inanmayacaklarına işaret ederek cevap veriyor. Zira âyet ve mûcize indirmekten maksat, insanların bunu doğru olarak anlayıp hakka teslim olmalarıdır. Ayrıca Allah Resulü kendisine indirilen âyetleri onlara eksiksiz bildirmiştir ve doğru düşünenlerin inanmaları için bu âyetler yeterlidir. Şu halde müşrikler, daha önce indirilen âyetlere ve mûcizelere karşı nasıl davrandılarsa bu istedikleri gerçekleştirilince de öyle davranacaklardı. 

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 398-399  

 

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  لَوْلَا نُزِّلَ ‘dir.  لَوْلَٓا  cezm etmeyen şart edatıdır. Tahdid için gelmiştir,  هلا  yani “değil mi” manasındadır.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

نُزِّلَ  meçhul mebni mazi fiildir.  عَلَيْهِ  car mecruru  نُزِّلَ  fiiline müteallıktır.  اٰيَةٌ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. 

مِنْ رَبِّه۪  car mecruru  نُزِّلَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 


 قُلْ اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يُنَزِّلَ اٰيَةً وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri 

أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ ’dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubtur.

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

اللّٰهَ  lafza-i celâli  اِنَّ ’nin ismi olup lafzaen mansubtur.  قَادِرٌ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  عَلٰٓى harf-i ceriyle birlikte  قَادِرٌ ’e müteallıktır.

يُنَزِّلَ  mansub muzari fiildir.Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.  اٰيَةً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  لَـٰكِنَّ  istidrak harfidir.  لٰكِنَّ  harfi,  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre  لٰكِنَّ  de  اِنَّ  gibi cümleyi tekid eder.

لٰكِنَّ ’nin ismi  أَكۡثَرَ lafzen mansubtur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

لٰكِنَّ ‘nin haberi  لَا يَعْلَمُونَ ’dir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَعْلَمُونَ  fiili  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  
 

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَوْلَا نُزِّلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.  

Cümlenin başındaki  لَوْلَٓا  tahdid (teşvik) harfidir. Tevbih manasına gelmiştir. Burada tahdid (bir şeyin yapılmasını sertçe istemek) manasındadır. Bu mana sözün gelişinden anlaşılır. Bu harften sonra fiil gelir.

لَوْلَا , bu ayette “değil miydi” anlamında olup kendisinden sonra bir fiil geldiğinde bu manada kullanılması çoktur. Ama bunun peşinden isim geldiğinde, bu manaya gelmez. (Fahreddin er-Râzî)

Kâfirlerin sözlerinden oluşan mekulü’l-kavl, mahallen mansubtur. 

اٰيَةٌ ’daki tenvin kesret ve nev ifade eder.

رَبِّه۪  izafetinde muzâfun ileyh şeref kazanmıştır.

نُزِّلَ  fiil meçhul olarak gelmiş, böylece mefûl olan  اٰيَةٌ  kelimesi naib-i fail olarak vurgulanmıştır.

Bu kelamda, Allah Teâlâ’nın “Rabb” unvanıyla ve Peygamberin (sav) yerini tutan zamire izafe edilerek zikredilmesi (Rabbinden denmesi), hükmün illet ve sebebini bildirmekle beraber onlar tarafından ima veya tariz yoluyla yapılan bir alay içindir. (Ebüssuûd)


قُلْ اِنَّ اللّٰهَ قَادِرٌ عَلٰٓى اَنْ يُنَزِّلَ اٰيَةً 


İstînâf cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Sorulan soruya cevaptır. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli  اِنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması tazim ve kalplere korku salmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهُ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Masdar harfi  اَن’i takip eden müspet muzari fiil cümlesi  يُنَزِّلَ اٰيَةً, masdar tevilindedir. Masdar-ı müevvel,  عَلٰٓى  harf-i ceriyle birlikte  قَادِرٌ ‘na müteallıktır.

اٰيَةً ’deki tenvin kesret, nev ve tazim ifade eder. Ayette tekrarlanmasında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

يُنَزِّلَ - نُزِّلَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Allah Teâlâ âyet indirmeye elbette muktedirdir. Fakat onların çoğu bilmezler. Buna muktedir iken, onu indirilmesinin sebebi şudur:

  1. İhtiyar etmek üzerine bina edilmiş olan mükellefiyet esasını ortadan kaldırır.
  2. Onların helakine, köklerinin kazınmasına yol açar.

İşte onlar cehaletleri yüzünden böyle bir mucize istiyorlar ve onun indirilmemesini tekzib vesilesi yapıyorlardı. (Fahreddin er-Râzî)

 

 وَلٰكِنَّ اَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ

 

وَ  atıf harfidir. İstidrak manasındaki  لٰكِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. 

لٰكِنَّ ’nin haberi olan  لَا يَعْلَمُونَ ’nin muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam formunda gelmesi cümleye hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.

Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde, bu terkip hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur’an’da çok örneği vardır.

(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Münafıklar kendilerinin değil müminlerin akılsız olduklarına inanıyorlardı. Allah Teâlâ onların bu inancını ters çevirerek, inananların değil kendilerinin akılsız olduğunu ama bunu bilmediklerini dile getirdi. Bunun için kasr-ı kalb olmuştur.

“Bilmeme” keyfiyetinin onlardan çoğuna tahsisi, bazılarının hakikati bilmelerine rağmen kibir ve inatları yüzünden bilmezden gelmeleri sebebiyledir.

(Ebüssuûd)