يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
يَٓا nida harfidir. اَيُّ münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. Müşterek ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ münadadan sıfat veya bedeldir. İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
Nidanın cevabı هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ ‘dir.
هَلْ istifham harfidir. Muzari fiile dahil olursa manayı istikbale çevirir. Ancak muzari fiil istikbal ifade ediyorsa bu fiile dahil olmaz.
اَدُلُّ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنا ’dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. عَلٰٓى تِجَارَةٍ car mecruru اَدُلُّكُمْ fiiline mütealliktir. تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ cümlesi تِجَارَةٍ ' nin sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تُنْج۪يكُمْ fiili ى üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri انت ‘dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. مِنْ عَذَابٍ car mecruru تُنْج۪يكُمْ fiiline mütealliktir. اَل۪يمٍ kelimesi عَذَابٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.
اٰمَنُوا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi امن ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. يَٓا nida edatı, اَيُّ münada, هَا tekid ifade eden tenbih harfidir.
الَّذ۪ينَ münadadan bedeldir. Bedel ıtnâb sanatı babındandır. Mevsûlün sılası olan اٰمَنُوا , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
Nidanın cevabı olan هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Buradaki soru teşvik, doğruyu gösterme manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i arif sanatı vardır.
تُنْج۪يكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَل۪يمٍ cümlesi, تِجَارَةٍ için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
مِنْ عَذَابٍ car mecruru تُنْج۪يكُمْ fiiline mütealliktir. عَذَابٍ ‘in nekreliği tarifi mümkü olmayan nev ifade eder.
عَذَابٍ için sıfat olan اَل۪يمٍ , mübalağalı ism-i fail kalıbı olan sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
عَذَابٍ - اَل۪يمٍ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا nidasında, müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır.
“Ey insanlar” ve “Ey iman edenler” hitaplarıyla başlayan ayetler, taşıdıkları mesajlar bakımından benzerlik taşıdıkları gibi ayrıştıkları noktalar da vardır. Her iki hitap da kendinden sonra itikat, ibadet, helal ve haram, cezalar, sosyal hayat gibi konulara yer vermektedir. Ancak “Ey iman edenler” hitabıyla verilen mesajlar Medenî sureler çerçevesinden verildiğinden dolayı hüküm ayetleri ağır basmaktadır. Aile hukuku, cihat, gibi konular “Ey iman edenler” hitabından sonra işlenmektedir. (Enver Bayram, Kur’an’da Geçen “Ey İnsanlar” ve “Ey İman Edenler” Hitaplarıyla Başlayan Ayetler Arasında Bir Mukayese)
Kur’an’da bu tip يَٓا اَيُّهَا formunda nida çoktur. İçinde tekid türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekid unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra اَيُّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takib eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan emri uyanık ve dikkatli bir şekilde almak için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri't T'abîri'l Kur'ânî, Dirâsetu Tahlîliyye li Sûreti'l Ahzâb, s. 43)
Yüce Allah, يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا hitabıyla Kur'an'ın 88 yerinde müminlere hitap etmiştir. Ey iman edenler ifadesi hep Medenî surelerde geçmiştir. Bu hitap bir teşriftir. Mekkî surelerde “Ey insanlar” ifadesi vardır. Medine’de emir ve yasaklar fazlalaşmıştır. Mekke'de fazla emir ve yasak yoktur.
Muhataplara "Ey müminler!" diye seslenilmesi, onlara, bu iman sahibinin, Allah'ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir)
Bu ayette muhatabı yumuşak bir üslupla teşvik etmek ve muhatabın teşvik edilen şeye dikkatini çekmek için hel istifham edatı kullanılmıştır. (Elif Yavuz, Belâgat İlminde Haber Ve İnşâ (Bakara Suresi Örneği)
تِجَارَةٍ Ticaret kelimesindeki tenvin tazim içindir. Yani büyük, şanlı bir ticaret demektir ki, şu şekilde tefsir edilmiştir: Sizi acı bir azaptan kurtaracak, beyan edileceği üzere sizi o azaptan kurtarıp, hürriyete kavuşturacak ve büyük murada erdirecektir. (Elmalılı)
Ayetteki, تِجَارَةٍ "bir ticareti" kelimesi, müminler ile Allah Sübhanehu ve Teâlâ arasında olan bir ticareti anlatır. Nitekim Hak Teâlâ, "Allah, karşılığında cenneti vermek üzere, müminlerin canlarını ve mallarını onlardan satın almıştır"(Tevbe/111) buyurmaktadır. Bunun böyle oluşunun delili, buradaki, "Allah'a ve peygambere iman ederseniz..." ifadesidir. Ticaret, bir şeyi bir şeyle değiştirmekten ibarettir. Ticaret, taciri, fakirlik sıkıntısından ve fakirliğin ayrılmaz vasıfları olan şeylere sabır zahmetinden kurtardığı gibi, bu ticaret de, yani kalb ile tasdîk - dil ile ikrar (iman) ticareti de böyle, insanı ahiret zahmetlerinden kurtarır. Kalb ile tasdik ve dil ile ikrar ifadeleri, imanın tarifinde geçer. İşte bu sebeple, Hak teâlâ, bu hususu, "ticaret" lafzı ile anlatmıştır. Ticarette kazanma da ve kaybetme de söz konusu olduğu gibi, imanda da durum aynıdır. Çünkü iman edip, sâlih amellerde bulunan kimseler için, ücret,, bol kazanç ve gözle görülür bir kolaylık söz konusudur. Salih amelden yüz çevirenler için ise, bir hayıflanma, bir kederlenme ve apaçık bir zarar vardır. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)