A'râf Sûresi 141. Ayet

وَاِذْ اَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۚ يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْۜ وَف۪ي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظ۪يمٌ۟  ...

Hani sizi Firavun ailesinden kurtarmıştık. Onlar size en kötü işkenceyi uyguluyorlardı. Oğullarınızı öldürüyor, kadınlarınızı sağ bırakıyorlardı. Bunda size Rabbiniz tarafından büyük bir imtihan vardı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذْ ve hani
2 أَنْجَيْنَاكُمْ biz sizi kurtarmıştık ن ج و
3 مِنْ -nden
4 الِ ailesi- ا و ل
5 فِرْعَوْنَ Fir’avn
6 يَسُومُونَكُمْ onlar size yapıyorlardı س و م
7 سُوءَ en kötüsünü س و ا
8 الْعَذَابِ azabın ع ذ ب
9 يُقَتِّلُونَ öldürüyorlardı ق ت ل
10 أَبْنَاءَكُمْ oğullarınızı ب ن ي
11 وَيَسْتَحْيُونَ ve sağ bırakıyorlardı ح ي ي
12 نِسَاءَكُمْ kadınlarınızı ن س و
13 وَفِي ve vardı
14 ذَٰلِكُمْ bunda size
15 بَلَاءٌ bir imtihan ب ل و
16 مِنْ tarafından
17 رَبِّكُمْ Rabbiniz ر ب ب
18 عَظِيمٌ büyük bir ع ظ م
 

Firavun yönetimi İsrâiloğulları’nı çok çeşitli sıkıntılara mâruz bırakmakla birlikte, erkek çocukların öldürülüp kız çocukların sağ bırakılması şeklindeki zulümleri âyette özellikle zikredilmiştir (aynı bilgiler Tevrat’ta da verilmektedir, bk. Çıkış, 1/16). Zira İsrâiloğulları bu suretle hem bir tür katliamla hem de nesillerinin tüketilmesini hedefleyen korkunç bir planla karşı karşıya kalmışlardır. Âyette, Allah Teâlâ’nın onları, bu son derece tehlikeli planla yok edilmekten kurtardığı hatırlatılarak bunu şükürle karşılayacakları yerde başları selâmete çıkar çıkmaz putperestliğe özenmelerinin ağır bir suç ve nankörlük olduğuna işaret edilmektedir (“nisâ” kelimesinin “kadınlar” yerine “kızlar” şeklinde çevrilmesi hakkında bk. 127. âyetin tefsiri).

Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 583

 
وقت Veqate : وَقْتٌ vakit bir işin yapılması için ayrılmış olan zaman diliminin sonudur. Onun için umumiyetle belirli bir zaman için kullanılır. Mutlak anlamda (kayıtsız) kullanılmaz. مِيقات ise zamanı belirlenimş randevu ve buluşma yeridir (Hacc için ihram giyilen yerler gibi). (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 13 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri vakit, muvakkat, muvakkit ve mevkutedir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 
 

وَاِذْ اَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۚ

 

وَ  atıf harfidir.  اِذْ  zaman zarfı,  takdiri  اذكروا  olan mahzuf fiile müteallıktır.  اَنْجَيْنَاكُمْ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَنْجَيْنَاكُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. 

مِنْ اٰلِ  car mecruru  اَنْجَيْنَاكُمْ  fiiline müteallıktır.  فِرْعَوْنَ  kelimesi muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayrİ munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَسُومُونَكُمْ  fiili  فِرْعَوْنَ  kelimesinin hali olarak mahallen mansubtur.

يَسُومُونَكُمْ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  كُمْ  mef‘ûl olarak mahallen mansubtur.  سُٓوءَ  ikinci mef‘ûlun bihtir.  الْعَذَابِ muzâfun ileyhtir.

اَنْجَيْنَاكُمْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

İf’al babındandır. Sülâsîsi  نجو ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.


 يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْۜ 

 

يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ  cümlesi bedel olarak mahallen mansubtur.  يُقَتِّلُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اَبْنَٓاءَكُمْ  kelimesi mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

يَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْ  cümlesi atıf harfi  وَ ile  يُقَتِّلُونَ  ‘ye atfedilmiştir.  يَسْتَحْيُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

نِسَٓاءَكُمْۜ  kelimesi mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Cemi kıllet kipi ile gelen  اَبْنَٓاءَ  kelimesi yirmi iki ayette, cemi müzekker salim kipi ile gelen  بَنُونَ  kelimesi de yetmiş üç ayette bulunmaktadır. (Abdurrahman Güney, Arap Dili Ve Belâgatı Açısından Kur’an’da Sözcüklerin Çoğul Halleri)

يَسْتَحْيُونَ  fiili sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil istif’âl babındadır. Sülâsîsi  حيي ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.


وَف۪ي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظ۪يمٌ۟

 

وَ  istînâfiyyedir.  ف۪ي ذٰلِكُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  ل  harfi buud yani uzaklık bildiren harf,  ك  ise muhatap zamiridir.

بَلَٓاءٌ  kelimesi ise muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  مِنْ رَبِّكُمْ  car mecruru  بَلَٓاءٌ ‘a müteallıktır.  عَظ۪يمٌ  kelimesi  بَلَٓاءٌ ‘un sıfatıdır.

 

وَاِذْ اَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۚ يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ وَيَسْتَحْيُونَ نِسَٓاءَكُمْۜ وَف۪ي ذٰلِكُمْ بَلَٓاءٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَظ۪يمٌ۟

 

وَ  istinafiyyedir. Ayette îcâz-ı hazif sanatı vardır. Zaman  zarfı  اِذْ , takdiri  اذكروا  olan mahzuf bir fiile müteallıktır. Mahzufla birlikte cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

اِذْ ’in muzâfun ileyhi olan  اَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ اٰلِ فِرْعَوْنَ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اَنْجَيْنَاكُمْ  fiili ifâl babından olup zorluktan ve sıkıntıdan kurtarma konusunda hızlı olunması gereken durumlarda kullanılır. Aynı kökten türeyen  نَجَّي  fiili ise tefîl babındandır ve çoğunlukla kurtarma fiilinde bir müddet bekleme ve ona zaman tanımanın sözkonusu olduğu yerlerde kullanılır. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Kur’ân Kelimelerinin Sırlı Dünyası, S. 113)

Zaman ismi olan  اِذْ ‘in masdara değil de fiil cümlesine muzâf olmasıyla bu vaktin tazimi anlaşılır. Fiil teceddüde ve şimdiki zamana delalet eder. (Âşûr, Hac/26) 

Muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, tecedddüt ve tecessüm ifade eden  يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِۚ  cümlesi,  اٰلِ فِرْعَوْنَ ’den haldir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Hal cümleleri anlamı genişleten ıtnâb sanatıdır. 

Burada önce Firavun’un İsrailoğullarına yapmış olduğu işkenceden kapalı bir şekilde bahsedilmiş, ardından bu işkencenin erkek çocuklarını kesmek olduğu ifade edilerek bu kapalılık giderilmiştir. Eğer araya atıf harfi girseydi cümle bu anlamı vermezdi. O takdirde  يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِ  işkencenin bir türü olurken  يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ  başka bir türü olurdu. 

ُسؤء  kelimesi ile “çirkin” anlamı kastedilir.  سؤء العذاب  ifadesindeki  سؤء  kelimesi ise azabın en şiddetlisi ve fenasıdır. Sanki azap dışındaki şeylere nispetle çirkin olduğu ifade edilmiştir.

يَسُومُونَكُمْ سُٓوءَ الْعَذَابِ [Sizi azaba tabi tutuyorlardı.] demektir. Buradaki  يَسُومُونَ  fiili, satış için malı arz etmek manasına olup müstear olarak kullanılmıştır. Yüce Allah bu azabı "erkek çocuk­larınızı kesiyor, kız çocuklarınızı da diri bırakıyorlardı" şeklinde açık­lamıştır. Bu cümle bir öncekinin tefsiri olup onun üzerine atfedilmiş, eklenmiş bir cümle değildir. (Safvetü't Tefâsir, Sâbûnî)

يُقَتِّلُونَ اَبْنَٓاءَكُمْ  cümlesiyle,  یَسۡتَحۡیُونَ نِسَاۤءَكُمۡۚ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

اَنْجَيْنَاكُمْ - يُقَتِّلُونَ  ve  يُقَتِّلُونَ - يَسْتَحْيُونَ  kelime grupları arasında tıbâk-ı îcab,  اَبْنَٓاءَكُمْ - نِسَٓاءَكُمْۜ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.

الْعَذَابِۚ  - بَلَٓاءٌ - سُٓوءَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Kızlar için nisa kelimesinin kullanılması kevn-i lâhik alakasıyla mecaz-ı mürseldir.

Ayette leff ve neşr vardır. 

Bu sanatta önce zikredilen leff’te nefis, daha sonra zikredilecek şeylere bir nevi hazırlanmış olur. Böylece zikredilen hükümler nefiste daha iyi yerleşir. Dolayısıyla belâgattaki amaç olan en iyi etki sağlanmış olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Bedii İlmi)

أنجاء  (kurtarma)da ya da su-i azapta Rabbiniz katından gelen bir büyük bela (sınama), nimet veya mihnet vardır. Nimet de nikmet (azap) de O'nun emri cümlesindendir. O'nun kudretinin sonu yoktur. (Fahreddin er Râzî)