فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَلَمَّا | ne zaman ki |
|
2 | أَنْجَاهُمْ | kurtarır onları |
|
3 | إِذَا | hemen |
|
4 | هُمْ | onlar |
|
5 | يَبْغُونَ | taşkınlık etmeye başlarlar |
|
6 | فِي |
|
|
7 | الْأَرْضِ | yeryüzünde |
|
8 | بِغَيْرِ |
|
|
9 | الْحَقِّ | haksız yere |
|
10 | يَا أَيُّهَا | ey |
|
11 | النَّاسُ | insanlar |
|
12 | إِنَّمَا | gerçekte |
|
13 | بَغْيُكُمْ | taşkınlığınız |
|
14 | عَلَىٰ | aleyhinize olan |
|
15 | أَنْفُسِكُمْ | kendinizin |
|
16 | مَتَاعَ | geçici zevkleridir |
|
17 | الْحَيَاةِ | hayatının |
|
18 | الدُّنْيَا | dünya |
|
19 | ثُمَّ | sonra |
|
20 | إِلَيْنَا | bizedir |
|
21 | مَرْجِعُكُمْ | dönüşünüz |
|
22 | فَنُنَبِّئُكُمْ | ve size bildiririz |
|
23 | بِمَا | şeyi |
|
24 | كُنْتُمْ | olduğunuz |
|
25 | تَعْمَلُونَ | yapıyor |
|
“Allah’a mahsus işaretler, deliller üzerinde hile yapmak” çeşitli şekillerde olmaktadır; âyette zikredildiği gibi “Allah müşrikleri lutuf olarak bir sıkıntıdan kurtardığı, böylece onlara varlık ve birliğinin işaretini verdiği halde bu lutfun putlardan geldiğini ifade etmek, sıkıştıklarında Allah’a sığınıp bir daha kötülük yapmayacaklarına söz verdikleri halde O’nun lutfuyla selâmete çıkınca yine haksızlık ve günahkârlık yoluna sapmak” bunun tipik örnekleridir.
Kaynak : Kur’an Yolu Tefsiri
Cilt: 3 Sayfa: 93-94
Resûl-i Ekrem Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Zulüm ve akraba ile ilgiyi kesmek kadar, âhirete ertelenen cezası yanında , Allah Teâlâ’nın dünya da bir an önce cezalandırmasını gerektiren bir başka günah daha yoktur.”
(Ebû Davud , Edeb 43; Tirmizi, Kıyamet 57; İbni Mâce , Zühd 23)
فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ
فَ atıf harfidir. لَمَّٓا kelimesi حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.
اَنْجٰيهُمْ şart fiili olup elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir.
Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
اِذَا mufacee harfidir. اِذَا , isim cümlesinin önüne geldiğinde “birdenbire, ansızın” manasında mufacee harfi olur.
Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. يَبْغُونَ fiili haber olarak mahallen merfûdur.
يَبْغُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فِي الْاَرْضِ car mecruru يَبْغُونَ fiiline müteallıktır. بِغَيْرِ car mecruru يَبْغُونَ ’deki failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri; مجانبين للحقّ şeklindedir.
الْحَقِّ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ
يَٓا nida harfidir. أَیُّ münada nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. يَٓا münadadan bedel veya sıfattır.
Münadanın başında harf-i tarif varsa önüne müzekker isimlerde اَيُّهَا , müennes isimlerde اَيَّتُهَا getirilir. Bunlardan sonra gelen müştak ise sıfat, camid ise bedel olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Nidanın cevabı اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ ’dur.
اِنَّمَا , kâffe ve mekfûfe’dir. Kâffe; men eden, alıkoyan anlamında olup buradaki مَا harfidir. اِنَّ harfinden sonra gelmiş ve onun amel etmesine mani olmuştur. اِنَّ ’nin ameli ise engellenmiştir yani mekfûfedir.
بَغْيُكُمْ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.
Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
مَتَاعَ mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakı olup fetha ile mansubtur. Takdiri; تتمتّعون şeklindedir. الْحَيٰوةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
الدُّنْيَا kelimesi الْحَيٰوةِ ’nin sıfatı olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
ثُمَّ : Hem zaman açısından hem de rütbe (bir mertebeden bir mertebeye geçiş) açısından terahi ifade eder. (Âşûr) Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
ثُمَّ edatı mertebe açısından terahi manasınadır. Yani aralıklarla zaman içinde serpiştirilerek peyderpey olabilecek durumları bildirmektedir.
اِلَيْنَا car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.
مَرْجِعُكُمْ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ atıf harfidir. نُنَبِّئُكُمْ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harf-i ceriyle birlikte نُنَبِّئُكُمْ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası كُنْتُمْ ’un dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabtan mahalli yoktur.
كُنْتُمْ ismini ref haberini nasb eder. تُمْ muttasıl zamiri كان ’nin ismi olarak mahallen merfûdur.
تَعْمَلُونَ fiili كُنْتُمْ ’un haberi olarak mahallen mansubdur.
تَعْمَلُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.فَلَمَّٓا اَنْجٰيهُمْ اِذَا هُمْ يَبْغُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ
فَ atıf harfidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan اَنْجٰيهُمْ cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mufacee harfinin dahil olduğu sübut ifade eden isim cümlesi اِذَا هُمْ يَبْغُونَ , cevaptır. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
اِذَا : Müfacee harfidir. Aniden olan beklenmedik durumları ifade eder. Kurtarıldıktan hemen sonra değiştiklerini ve sözlerini bozarak taşkınlık, azgınlık yaptıklarını belirtir. Azgınlık yapmaları da muzari fiille gelerek bu durumun tekrarlanarak devam ettiği manasını ifade etmiştir.
Allah, onları, kendilerini sarmış olan sıkıntı ve üzüntüden kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yeryüzünde hemen yine haksızlıkla taşkınlık etmeye başlarlar.
فِي الْاَرْضِ [Yeryüzünde] ifadesi, onların bu taşkınlıklarının her zaman yenilendiğine ve sürekli olduğuna delalet eder. (Ebüssuûd)
بِغَيْرِ الْحَقّ [Haksız yere] ifadesi, bağy (taşkınlık) kelimesinin ifade ettiği manayı kuvvetlendirmek (tekid) içindir.
Yahut yaptıkları kendilerince de haksızdır; onun haksızlık, zulüm olduğu açıktır; onun apaçık bir kötülük olduğu herkesçe biliniyor, demektir. Nitekim,
وَيَقْتُلُونَ النَّبِيّ۪نَ بِغَيْرِ الْحَقِّۜ [Ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı.] (Bakara Suresi, 61) ayeti bu kabildendir.
Bir görüşe göre bu kelamda haksız yere denmesi gazilerin, kâfirlerin yurtlarını tahrip etmeleri, ağaçları kesmeleri ve ekinlerini yakmaları gibi haklı olan taşkınlığı bu hükmün dışında bırakmak içindir.
Ancak ayet-i kerimenin ifadesi bu manaya müsait değildir. Çünkü burada hükmün, üzerine bina edildiği esas, bağyin (taşkınlığın), bir şeyin şeklini bozmak ve faydasını iptal etmektir; yoksa müfsitlerin haline layık olan mana değildir. (Ebüssuûd)
يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı olan اِنَّمَا بَغْيُكُمْ عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ cümlesi, اِنَّمَا kasr edatıyla tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Müsnedün ileyh veciz ifade kastıyla izafet terkibiyle gelmiştir.
Bu ayette hitabın o taşkınlara tevcih edilmesi, tehdidi ve ceza vaîdini ağırlaştırmak içindir.
مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا [Geçici, fani dünya menfaati] ifadesi, taşkınlıktaki, zulümdeki menfaatin değersiz ve geçici, vebalinin ise daimi olduğunu beyan içindir. Burada vurgulanan şudur: “Ey taşkın ve zalim insanlar! Sizin yaptıklarınız sanıldığı gibi kendilerine haksızlık ettiğiniz kimseler aleyhine değil fakat hakikat halde yalnız kendi aleyhinizedir. Bununla ancak geçici dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz Bizedir.” (Ebüssuûd)
عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْ, mahzuf habere müteallıktır. Haberin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Ayet-i kerime dikkat çekmek için nidayla başlamıştır. Nida; heyecan uyandırır, dikkat çeker, muhatabı dinlemeye teşvik eder.
Bu üslup tekid türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekid unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi, söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra اَيُّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takip eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan konu için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri’t Ta’bîri’l Kur’anî, s. 43)
Kasr, mübteda ve mahzuf haber arasındadır. بَغْيُكُمْ maksûr/sıfat, عَلٰٓى اَنْفُسِكُمْۙ ’un müteallkı olan mahzuf haber maksurun aleyh/mevsûftur. Kasr-ı sıfat, ale’l-mevsûf veya kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.
Mübteda ile haber olan kasrlar iki türlü de düşünülebilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Muhatabın bildiği konularda kasr اِنَّمَا ile yapılır. Ancak bunun aksi durumlarda da اِنَّمَا ile kasrın yapıldığı görülmektedir. Yani muhatabın inkâr ettiği durumlarda, inkâr etmiyormuş menzilesine konarak اِنَّمَا ile kasr yapılır. Böylece tariz yoluyla başka bir maksat için gelmiş olur.
يَبْغُونَ - بَغْيُكُمْ kelimeleri arasında cinas ve reddü'l-acüz ale's-sadr, كُمْ ’lerin tekrarında reddü'l-acüz ale's-sadr vardır.
مَتَاعَ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَا ثُمَّ اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ
Fiil cümlesi formunda faide-i haber talebî kelam olan cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. مَتَاعَ , takdiri تتمتّعون olan mahzuf fiilin mef’ûlu mutlakıdır.
Müsnedün ileyh olan مَتَاعَ , izafet formunda gelerek az sözle çok anlam ifade etmiştir.
الْحَيٰوةِ , الدُّنْيَا ’nin sıfatıdır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cümle mukadder bir istinafa ثُمَّ ile atfedilmiştir. Bu harf rütbe açısından terahi için gelmiştir. (Âşûr)
اِلَيْنَا مَرْجِعُكُمْ şeklindeki car mecrurun takdimi ihtisas ifade etmek içindir. (Âşûr)
Sübut ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
اِلَيْنَا mahzuf mukaddem habere müteallıktır. مَرْجِعُكُمْ muahhar mübtedadır. Bu takdim kasr ifade eder. Müsnedün ileyh, müsnede tahsis edilmiştir. Kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf veya kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. Cümle, faide-i haber inkârî kelamdır.
فَنُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
فَ ile makabline atfedilen fiil cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûlün sılası كان ’nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
كان ’nin haberinin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade eder.
Ayetin bu son cümlesinde idmâc sanatı vardır. [Yaptıklarınızı haber verir.] ifadesinde Allah Teâlâ, “Yaptıklarınızın karşılığı verilecektir.” manasını da ifade etmiştir. Ya da lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürseldir.
فَنُنَبِّئُكُمْ [Size haber vereceğiz.] kelimesinin masdarı olan الأنباء haber vermek demektir. Bu ayette ise azap ile tehdit etme manasına kullanılmıştır. Bu tıpkı bir kişinin diğer birisine, “Sana, yaptığını haber vereceğim.” demesi gibidir. (Fahreddin er-Râzî)