Hûd Sûresi 101. Ayet

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ  ...

Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri gelince, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları kendilerine hiçbir fayda sağlamadı. İlâhları onların sadece ziyanlarını artırdı.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا
2 ظَلَمْنَاهُمْ biz onlara zulmetmedik ظ ل م
3 وَلَٰكِنْ ama
4 ظَلَمُوا onlar zulmettiler ظ ل م
5 أَنْفُسَهُمْ kendilerine ن ف س
6 فَمَا
7 أَغْنَتْ sağlayamadı غ ن ي
8 عَنْهُمْ kendilerine
9 الِهَتُهُمُ onların ilahları ا ل ه
10 الَّتِي
11 يَدْعُونَ taptıkları د ع و
12 مِنْ
13 دُونِ başka د و ن
14 اللَّهِ Allah’tan
15 مِنْ hiç bir
16 شَيْءٍ şey ش ي ا
17 لَمَّا ne zaman ki
18 جَاءَ gelince ج ي ا
19 أَمْرُ emri ا م ر
20 رَبِّكَ Rabbinin ر ب ب
21 وَمَا bir işe yaramadı
22 زَادُوهُمْ artırmaktan ز ي د
23 غَيْرَ başka غ ي ر
24 تَتْبِيبٍ kayıplarını ت ب ب
 
Nûh aleyhisselâm ile başlayıp Hz. Mûsâ ile sona eren bu kıssalar çeşitli yerlerde yaşayan kavim ve bunlara gönderilen peygamberlerin haberleridir. Bu kavimler peygamberlere inanmayıp isyan ettikleri için her biri bir felâketle yok olup gitmişlerdir. Bunlardan bazılarının iz ve kalıntıları zamanımıza kadar ulaşmıştır (Mısır’daki piramit ve heykeller gibi), insanlar hâlâ bunları ziyaret edip ibret almaktadırlar. Bazılarının ise kalıntıları bile yok olup gitmiştir (Lût kavminin durumu böyledir).
 

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  ظَلَمْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir.

Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُم  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

وَ  atıf harfidir.  لٰكِنْ  istidrak harfidir.  اِنَّ  gibi ismini nasb haberini ref eder. Bazı müfessirlere göre  لٰكِنَّ  de  اِنَّ  gibi cümleyi tekid eder.

İstidrak; düzeltmek, telafi etmek, hatayı tamir etmek, kusuru örtmek gibi anlamlara gelir. Önceki sözden doğan eksikliği, hatayı veya yanlış anlaşılma ihtimalini istisnaya benzer biçimde ortadan kaldıracak bir kısmın getirilmesine istidrak adı verilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

ظَلَمُٓوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  اَنْفُسَهُمْ  mef’ûlun bih olarak fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ 

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  لمّا جاء أمر الله فما أغنت (Allah’ın emri geldiği zaman ….kazandırmadı.) şeklindedir. 

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اَغْنَتْ  mahzuf  elif  üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. 

عَنْهُمْ  car mecruru  اَغْنَتْ  fiiline müteallıktır.

اٰلِهَتُهُمُ  fail olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

الَّت۪ي  müfred müennes ism-i mevsûl,  اٰلِهَتُهُمُ ’un sıfatı olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası   يَدْعُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur. 

يَدْعُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

مِنْ دُونِ  car mecruru  اٰلِهَتُهُمُ ’un mahzuf  haline müteallıktır.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  شَيْءٍ  lafzen mecrur, mahallen mansub olup mef’ûlu mutlaktan naibtir. 

لَمَّٓا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

جَٓاءَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. اَمْرُ  fail olup lafzen merfûdur.

رَبِّكَ  muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur ve aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.


 وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  زَادُو  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı  fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun  bih olarak mahallen mansubdur.

غَيْرَ  ikinci mef’ûlun bih olup fetha üzere mansubdur.  تَتْب۪يبٍ   muzâfun ileyh olarak lafzen mecrurdur.

 

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ 

 

Ayet, önceki ayetteki  ذٰلِكَ مِنْ اَنْـبَٓاءِ  cümlesine matuftur. İlk cümle, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

ظَلَمْنَاهُمْ  fiilindeki  نَا  zamiri Allah Teâlâ’ya ait azamet zamiridir.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 421)

لٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ  cümlesinde  وَ  istînâfiyye,  لَـٰكِنِ  istidrâk harfidir. Cümle mazi fiil cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

وَمَا ظَلَمْنَا  ile ظَلَمُٓوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb, iştikak cinası ve reddü'l-acüz ale's-sadr sanatı vardır.

وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ  cümlesi ile  وَلٰكِنْ ظَلَمُٓوا اَنْفُسَهُمْ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

مَا ظَلَمْنَاهُمْ - ظَلَمُٓوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.


 فَـمَٓا اَغْنَتْ عَنْهُمْ اٰلِهَتُهُمُ الَّت۪ي يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍ 

 

فَ  rabıta harfidir. Cümle, takdiri  لمّا جاء أمر الله  [Allah’ın emri geldiğinde] olan, mahzuf şartın cevabıdır. Menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

اٰلِهَتُهُمُ  için sıfat olan müfred müennes has ism-i mevsûl  الَّت۪ي ’nin  sılası muzari fiil sıygasıyla gelerek teceddüt ve hudûsa işaret etmiştir. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. 

Bu sahte ilâhlara tapmaları muzari fiille ifade edilmiştir. Bu, ya mazideki olayı hikâye etmek ya da bu tapmalarının devamlı olduğunu ifade etmek amacına matuftur. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 3, s. 330)

Veciz ifade yollarından biri olan izafet terkibindeki  دُونِ اللّٰهِ, gayrının tahkiri içindir.

شَيْءٍ ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Hiçbir şey anlamındadır. Nefy siyakında nekre umuma işarettir. İstiğrak harfi olan  مِنْ, bu manayı kuvvetlendirir.

ظَلَمْنَاهُمْ ’daki azamet zamirinden  مِنْ دُونِ اللّٰهِ de gaib zamire iltifat edilmiştir.

اٰلِهَتُهُمُ  kelimesinin sıfatı olan  الَّت۪ي, çokluk ifadesi için müfred gelmiştir.

Akılsız çoğullar için kullanılan  الَّت۪ي  ism-i mevsûlü,  الَّاَت۪ي  ism-i mevsûlünden daha çok sayıya delalet eder. (Rûhu'l Me‘ânî, XII/138)


لَمَّا جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَۜ وَمَا زَادُوهُمْ غَيْرَ تَتْب۪يبٍ

 

لَمَّا  şart manası taşıyan zaman zarfıdır. Aynı zamanda muzâfun ileyh olan  جَٓاءَ اَمْرُ رَبِّكَ  cümlesi, şarttır  ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabının öncesinin delaletiyle hazfedilmesi, îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Mahzufla birlikte cümle, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اَمْرُ رَبِّكَ  izafetinde Rab ismine muzâf olan اَمْرُ, şan ve şeref kazanmıştır.

اَغْنَتْ - زَادُوهُمْ  ve  ظَلَمُٓوا - تَتْب۪يبٍ  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اَغْنَتْ - مَا زَادُ  kelimeleri arasında tıbâk-ı manevi vardır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  Allah ve Rabb isimlerinin zikredilmesi  tecrîd sanatıdır.

Allah ve Rabb isimleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.