اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | الَّذِينَ | (onlar ki) |
|
2 | يَقُولُونَ | derler |
|
3 | رَبَّنَا | Rabbimiz |
|
4 | إِنَّنَا | gerçekten biz |
|
5 | امَنَّا | inandık |
|
6 | فَاغْفِرْ | bağışla |
|
7 | لَنَا | bizden |
|
8 | ذُنُوبَنَا | günahlarımızı |
|
9 | وَقِنَا | ve bizi koru |
|
10 | عَذَابَ | azabından |
|
11 | النَّارِ | ateş |
|
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ
İsim cümlesidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl اَلَّذ۪ينَ , mahzuf mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. Takdiri هم şeklindedir. İsm-i mevsûlun sılası يَقُولُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يَقُولُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli, رَبَّنَٓا اِنَّنَٓا اٰمَنَّا ’dır. Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ , muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Nidanın cevabı اِنَّنَٓا اٰمَنَّا’dır. إنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. إنَّ ’nin ismi olarak gelen mütekellim zamiri نَا , mahallen mansubtur.
اٰمَنَّا fiili إنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. اٰمَنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
فَ atıf harfidir. اغْفِرْ sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir zamir أنت’dir. لَنَا car mecruru اغْفِرْ fiiline müteallıktır. ذُنُوبَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. قِ illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. عَذَابَ ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. ٱلنَّارِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ [diyenler] ifadesi kendilerine cennet nimeti verilecek olan takva sahibi müminlerin vasfıdır. Sıfat olarak mecrurdur. Medih (övgü) olarak mansub olması da caizdir. Cümlenin başında gizli bir هُمْ [onlar] zamiri takdir edilerek merfû sayılması da mümkündür. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)اَلَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اِنَّـنَٓا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ
Müstenefe cümlesi olarak fasılla gelen ayette has ism-i mevsûl اَلَّذ۪ينَ , takdiri هم olan mahzuf mübtedanın haberidir. Önceki ayetteki ism-i mevsûlden bedel veya onun sıfatı olduğu da söylenmiştir.
Mevsûlün sılası, müspet fiil sıygasında gelmiş faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiilin mekulü’l-kavli ise nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nida harfi mütekellimin münadaya yakın olma isteği sebebiyle hazfedilmiştir.
Nidanın cevabı olan ...اِنَّنَٓا اٰمَنَّا cümlesi , اِنَّ ’nin dâhil olduğu isim cümlesi faide-i haber inkarî kelamdır. Haber cümlesi formunda olduğu halde dua manasına geldiği için mukteza-i zahirin hilafınadır. Bu nedenle mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
اِنَّ’nin haberi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sebebiyye veya ta’liliye olan فَ’nin dâhil olduğu فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fakat dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ cümlesi makabline matuftur. Bu cümle de önceki gibi dua manasına gelen inşâî isnad olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Bu ayet ya “O takva sahipleri, o üstün faziletli kullar kimlerdir?” şeklindeki gizli bir sualin cevabıdır ya da daha önce zikri geçen takva sahiplerine meth ü sena, vasıflama ve izahtır.
اِنَّنَٓا اٰمَنَّا [Biz şüphesiz iman ettik.] cümlesinin tekidli olması, takva sahiplerinin büyük rağbetinden ve sonsuz isteklerinden ileri gelmektedir.
“Artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru!” duasının mücerred imandan sonra zikredilmesi, ilahî mağfirete ve cehennem ateşinden korunmaya hak kazanmak için bu kadarının yeterli olduğuna delalet eder. (Ebüssuûd)
“Ey Rabbimiz, biz iman ettik.” dedikleri, daha sonra da “Artık bizim günahlarımızı bağışla.” diye dua ettikleri nakledilmiştir. Bu da onların sırf imanları ile Allah’ın mağfiretini istemeye yol bulduklarını gösterir. Allahu Teâlâ bu sözü onları medh ve sena etmek için nakletmiştir. Binaenaleyh bu, kulun sırf imanı ile Allah'ın rahmet ve mağfiretine müstehak olacağına delalet eder. (Fahreddin er-Râzî)
Ayette mübtedanın ve nida harfinin mahzuf oluşu îcâz-ı hazif sanatıdır.
وَقِنَا عَذَابَ النَّارِۚ ibaresi Bakara Suresi 201. ayetteki duayı hatırlatır. İktibas vardır. İki cümle arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Burada sanki “Kim bu yüce ikramlarla yükselen takva erbabı?” diye bir soru sorulmuş ve cevabı alınmıştır. İşte onlar, “Ey Rabbimiz! Seni ve Senin peygamberini tasdik ettik. Bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateş azabından koru.” diyenlerdir. Buradan anlaşılıyor ki mücerred bir iman, kulun bağışlanmasına ve ateşten korunmasına yetmektedir. (Ruhu’l Beyan)