وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِنَّ | doğrusu |
|
2 | مِنْ | -nden |
|
3 | أَهْلِ | ehli- |
|
4 | الْكِتَابِ | Kitap |
|
5 | لَمَنْ | öyleleri var ki |
|
6 | يُؤْمِنُ | inanırlar |
|
7 | بِاللَّهِ | Allah’a |
|
8 | وَمَا | ve şeye |
|
9 | أُنْزِلَ | indirilene |
|
10 | إِلَيْكُمْ | size |
|
11 | وَمَا | ve şeye |
|
12 | أُنْزِلَ | indirilene |
|
13 | إِلَيْهِمْ | kendilerine |
|
14 | خَاشِعِينَ | saygılıdırlar |
|
15 | لِلَّهِ | Allah’a karşı |
|
16 | لَا |
|
|
17 | يَشْتَرُونَ | satmazlar |
|
18 | بِايَاتِ | ayetlerini |
|
19 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
20 | ثَمَنًا | paraya |
|
21 | قَلِيلًا | azıcık |
|
22 | أُولَٰئِكَ | onların |
|
23 | لَهُمْ | vardır |
|
24 | أَجْرُهُمْ | ödülleri |
|
25 | عِنْدَ | katında |
|
26 | رَبِّهِمْ | Rableri |
|
27 | إِنَّ | şüphesiz |
|
28 | اللَّهَ | Allah |
|
29 | سَرِيعُ | çabuk görendir |
|
30 | الْحِسَابِ | hesabı |
|
Hadis kaynaklarında bildirildiğine göre Hz. Peygamber’e iman etmiş olan Habeş Necâşîsi Ashame vefat ettiği zaman Hz. Peygamber onun öldüğünü sahâbeye haber vermiş ve “Habeşistan’daki bir kardeşiniz öldü, onun için namaz kılın” buyurarak namazgâha çıkmış, ashâbı saf haline getirip Necâşî için (gıyabî) cenaze namazı kıldırmıştır. (Müslim, “Cenâiz”, 21/62-67)
Bu olayı istismar etmek isteyen münafıklar, “Habeşistan’da ölen bir hıristiyanın namazını kılıyor!” demişler, bunun üzerine bu âyet inmiştir (İbn Kesîr, II, 169). Âyetin iniş sebebi bu olay olmakla beraber hükmü geneldir. Ehl-i kitap’tan olup da Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’e indirilen Kur’ân’a ve ondan önceki peygamberlere indirilen kitaplara iman edenler ve Allah’a içtenlikle saygı duyup O’nun âyetlerini dünya menfaati ile değiştirmeyenler cennete gireceklerdir. Onların Allah katında mükâfatları vardır. (ayrıca bk. Bakara 2/41, 79, 174; Mâide 5/69, 83-85) (Kur’ân Yolu, Diyanet Tefsiri)
خشع: خُشُوع kavramı gönülden yalvarmaktır. Huşû çoğu zaman insanın vücut organları üzerinde gözüken duruş için kullanılır. Kur’ân- ı Kerim'de türevleriyle birlikte 17 kez geçmiştir.(Mucemul Mufehres) Türkçedeki kullanımları huşû'dur. (Kur’ânı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
مِنْ اَهْلِ car mecruru اِنَّ’nin mahzuf mukaddem haberine müteallıktır. الْكِتَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مَنْ müşterek ism-i mevsûlu, اِنَّ’nin muahhar ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
يُؤْمِنُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. بِاللّٰهِ car mecruru يُؤْمِنُ fiiline müteallıktır.
وَ atıf harfidir. مَٓا müşterek ism-i mevsûlu, اللّٰهِ lafza-i celâline matuf olup mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ’dur. اُنْزِلَ meçhul mebni mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. اِلَيْكُمْ car mecruru اُنْزِلَ fiiline müteallıktır.
مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ cümlesi atıf harfi وَ’la makabline matuftur.
خَاشِع۪ينَ kelimesi يُؤْمِنُ’deki failin hali olup nasb alameti ي ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler ي ile nasb olurlar. لِلّٰهِ car mecruru خَاشِع۪ينَ’ye müteallıktır.
Zarf aralarını ayırdığı için اِنَّ’nin ismine lâm eklenmiştir. وَاِنَّ مِنْكُمْ لَمَنْ لَيُبَطِّئَنَّ [Şüphesiz, aranızda işi ağırdan alacak kimseler var. (Nisa Suresi, 72)] ayetinde olduğu gibi. (Keşşâf)
لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَشْتَرُونَ muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. بِاٰيَاتِ car mecruru يَشْتَرُونَ fiiline müteallıktır. اٰيَاتِ kelimesi cemi müennes salim olduğu için cer alameti kesradır. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
ثَمَنًا kelimesi mef‘ûlün bih olup fetha ile mansubtur. قَلِیلًا ise ثَمَنࣰا ’in sıfatıdır.
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ
İsm-i işaret olan اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur. لَهُمْ اَجْرُهُمْ cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. اَجْرُهُمْ muahhar mübtedadır. عِنْدَ mekân zarfı, اَجْرُهُمْ kelimesinin mahzuf haline müteallıktır. Aynı zamanda muzâftır.
رَبِّهِمْ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
İsim cümlesidir. إِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli إِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. سَر۪يعُ kelimesi إِنَّ’nin haberidir.
الْحِسَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَاِنَّ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ لَمَنْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكُمْ وَمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْهِمْ خَاشِع۪ينَ لِلّٰهِۙ
Ayetin ilk cümlesinde وَ istînafiyyedir. اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muahhar mübteda olan müşterek ism-i mevsûl مَنْ’in sılası يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ, muzari fiil sıygasında haberî isnaddır.
وَ ’la بِاللّٰهِ atfedilen ikinci ism-i mevsûlün sılası da müspet mazi fiil sıygasında haberî isnaddır. يُؤْمِنُ ’nin failinden hal olan خَاشِع۪ينَ dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
اُنْزِلَ - للّٰهِ - مَٓا - هُمْ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
لَا يَشْتَرُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ ثَمَناً قَل۪يلاًۜ
يُؤْمِنُ fiilinin failinden hal olan cümle fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Hal cümlesinin vav olmadan gelmesi bu halin müekked olduğunu gösterir.
Hal cümleleri anlamı kuvvetlendiren ıtnâb sanatıdır.
Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlede mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikri tecrîd sanatıdır.
بِاٰيَاتِ اللّٰهِ izafetinde اللّٰهِ ismine muzâf olan ayetler şan ve şeref kazanmışlardır.
ثَمَنًا ’deki tenvin kıllet ifadesi içindir. Olumsuz siyakta nekre selbin umumuna işaret eder. ثَمَنًا ,قَل۪يلًاۜ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
[Allah’ın ayetlerini az bir paraya satmazlar.] ifadesi, Tevrat ve İncil’i tahrif edenlere tarizdir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. Müsnedün ileyh olan اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi isim cümlesi formunda gelmiştir.
Müsnedün ileyhin işaret ismiyle marife olması, tazim ifade eder. Uzağı işaret etmekte kullanılan işaret ismi olması işaret edilenlerin mertebesinin yüksekliğine işaret ediyor olabilir.
Haber olan لَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۜ cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Haberin takdimi kasr ifade eder. Cümle faide-i haber talebî kelamdır.
Müsnedün ileyh olan اَجْرُهُمْ’un izafetle gelmesi gelmesi az sözle çok anlam ifadesi içindir.
Burada onlara Allah’ın katından olan karşılığın sürekli ve ebedi oluşunu ifade etmek için isim cümlesi gelmiştir. Zira isim cümlesi devamlılık ifade eder.
عِنْدَ رَبِّهِمْۜ izafetinde عِنْدَ Rabb ismine muzâf, هُمْ zamiri Rabb ismine muzâfun ileyh olduğu için şan ve şeref kazanmıştır.
اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Ayetin son cümlesi müstenefedir. İsme isnad edilmiş, اِنَّ ile tekid edilmiş bir haber cümlesidir. Sübut ifade eder. Faide-i haber talebî kelamdır.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. Müsnedün ileyhin tüm esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlle marife olması tazim, telezzüz ve teberrük içindir.
اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ [Allah hesabı çabuk görendir.] ifadesinde lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel sanatı vardır. Bu cümle mesel tarikinde tezyîldir.
Kalplerde haşyet duyguları uyandırmak kastıyla ayette üç kez tekrarlanan اللّٰهِ lafzında ıtnâb, tecrîd ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
[Allah’ın hesabı çok çabuktur.] Yani o hemen Allah Teâlâ’nın huzuruna gelir ve Allah onu hemen hesaba çekip küfrüne karşılık cezasını verir. Bir görüşe göre Allah’ın hesabı çabuk görmesi cezasının şiddetli olması anlamına gelir. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)