وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَإِذَا | ve zaman |
|
2 | سَمِعُوا | dinledikleri |
|
3 | مَا | şeyi |
|
4 | أُنْزِلَ | indirilen |
|
5 | إِلَى |
|
|
6 | الرَّسُولِ | Elçi’ye |
|
7 | تَرَىٰ | görürsün |
|
8 | أَعْيُنَهُمْ | gözlerinin |
|
9 | تَفِيضُ | dolup taştığını |
|
10 | مِنَ |
|
|
11 | الدَّمْعِ | yaşla |
|
12 | مِمَّا | dolayı |
|
13 | عَرَفُوا | tanımalarından |
|
14 | مِنَ |
|
|
15 | الْحَقِّ | gerçekleri |
|
16 | يَقُولُونَ | derler ki |
|
17 | رَبَّنَا | Rabbimiz |
|
18 | امَنَّا | inandık |
|
19 | فَاكْتُبْنَا | bizi yaz |
|
20 | مَعَ | beraber |
|
21 | الشَّاهِدِينَ | şahidlerle |
|
Peygamber’e indirilen Kur’ân’ı dinledikleri zaman da, gözlerini görürsün tanıdıkları ve bir kısmını bilmiş oldukları haktan dolayı duygulanmış ve etkilenmiş olarak coşar, göz yaşlarından dolar dolar taşar, gözleri dolarak derler ki: Ey Rabb’imiz biz, bu indirdiğin hakka ve gönderdiğin Peygamber’e kayıtsız ve şartsız, iman ettik. Sen bizi de onun ümmeti olan şâhitler ile beraber yaz. Yani bunlar hitaplarında “Ruhu’l-Hakk” (Hakk’ın ruhu) olan o âhir zaman Peygamberinin geleceğini bilirler. Ve “iman ederiz gelecektir”, diye inanırlar. Onun gönderilmesine arzu duyarlar, beklerler. Kur’ân’ı dinledikleri zaman da Hakk’a karşı kibirleri olmadığı ve kalplerinde incelik ve ihlâs, o şevk ve bekleyiş mevcut olduğu için Hakk’ı tanırlar, tesirinin feyzini duyarlar. Gözlerine yaşlar dolar, o Hakk’ın Resulünün gönderilmiş, gelmiş olduğunu anlarlar. Gıyâbî (gaybe ait) olan imanları şühûda (görünüre) çevrilir. Başlangıçta “iman ederiz gelecektir” derken, bu defa “geldi iman ettik” derler. Şühûd ve şehâdet ehli olan Muhammed ümmeti defterine yazılmalarını niyaz ederler.
Elmalili Hamdi Yazir Tefsiri
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ
وَ atıf harfidir. اِذَا şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. إِذَا şart harfi vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.
سَمِعُوا ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
سَمِعُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَٓا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
اُنْزِلَ meçhul mazi fiildir. Naib-i faili müstetir olup takdiri هو ’dir. اِلَى الرَّسُولِ car mecruru اُنْزِلَ fiiline müteallıktır.
Şartın cevabı تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ ’dır. تَرٰٓى mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili ise müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
اَعْيُنَهُمْ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
تَف۪يضُ cümlesi اَعْيُنَهُمْ ’in hali olarak mahallen mansubtur. تَف۪يضُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ’dir.
مِنَ الدَّمْعِ car mecruru تَف۪يضُ fiiline müteallıktır. Muzâfı hazfedilmiştir. Takdiri; من كثرة الدّمع (Çok gözyaşı ile) şeklindedir.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, مِنْ harf-i ceriyle birlikte تَف۪يضُ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası عَرَفُوا مِنَ الْحَقّ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
عَرَفُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
مِنَ الْحَقِّۚ car mecruru عَرَفُوا fiilinin mef’ûlunun mahzuf haline müteallıktır.
يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
Fiil cümlesidir. يَقُولُونَ fiili نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavl cümlesi nida ve cevabıdır. Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ, muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Nidanın cevabı اٰمَنَّا ’dır. اٰمَنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن قبلتنا فاكتبنا şeklindedir.
اكْتُبْنَا sükun üzere mebni emir fiildir. Muttasıl zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Mekân zarfı مَعَ kelimesi اكْتُبْنَا fiiline müteallıktır. الشَّاهِد۪ينَ muzâfun ileyhtir. Cer alameti ی ’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
الشَّاهِد۪ينَ kelimesi sülâsî mücerred olan شهد fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِذَا سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ مِمَّا عَرَفُوا مِنَ الْحَقِّۚ
وَ istînâfiyyedir. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Aynı zamanda muzâfun ileyh olan şart cümlesi سَمِعُوا مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cevap cümlesi olan …تَرٰٓى اَعْيُنَهُمْ تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَٓا, tevcih ihtiva eder. Sılası, müspet mazi fiil sıygasında, mef’ûle dikkat çekmek için meçhul bina edilmiştir.
Cümlede ikinci ism-i mevsûl, mecrur mahalde تَف۪يضُ fiiline müteallıktır.
Şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تَف۪يضُ مِنَ الدَّمْعِ ifadesinin anlamı, gözlerin yaşla dolması ve boşalmasıdır. Çünkü feyz, kap vb. benzeri bir şeyin iyice dolup etrafından taşması demektir. Burada dolmanın sonucu olan taşma, dolma fiilinin yerine kullanılmıştır. Bu durumda müsebbebin sebep yerine ikame edilmesi türünden bir mecaz söz konusu olmaktadır. Yahut onların ağlama halleri ile tavsif edilmelerinde mübalağa kastedilmiş ve gözleri sanki kendiliğinden taşıyor yani - دمعت عينه دمعا (gözü yaş aktı) kullanımından- ağlamaktan göz adeta gözyaşı olup akıyormuş gibi kılınmıştır. (Keşşâf, Sâbûnî)
Cenab-ı Hakk’ın, “Gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün.” buyruğu ile ilgili olarak şu iki izah yapılmıştır:
مَٓا اُنْزِلَ اِلَى الرَّسُولِ ibaresi Kur’an veya vahiyden kinayedir.
İbni Abbas şöyle demektedir: Allah bu ayet ile Necaşî ve arkadaşlarını kastetmiştir. Zira Cafer et-Tayyar, Necaşî ve arkadaşlarına Meryem Suresini okumuş; bunun üzerine Necaşî, yerden bir saman çöpü alarak “Allah’a yemin olsun ki o, Allah’ın İncil’de buyurduğuna, (saman çöpünü göstererek) şu kadarcık bir ilavede bulunmadı!” demiştir. Cafer et-Tayyar, okumayı bitirinceye kadar ağlamalarını sürdürmüşlerdir. (Fahreddin er-Râzî)
Bu kelam, o Hristiyanların kalplerinin rakîk ve Allah korkusu ile dolu olduğunu, hakkı kabulden kaçınmadıklarını beyan eder. (Ebüssuûd)
يَقُولُونَ رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ
Beyanî istînaf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Fiilin mekulü’l-kavli ise nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nida harfi mütekellimin münadaya yakın olma isteği sebebiyle hazfedilmiştir.
Nidanın cevabı olan اٰمَنَّا cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi formunda olduğu halde dua manasına geldiği için muktezâ-i zâhirin hilafınadır. Bu nedenle mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Dua manasında olan nidanın cevabına فَ ile atfedilen فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِد۪ينَ cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Allah’ın rububiyet sıfatının tecellisini istiyerek yapılan bu duada رَبَّنَٓا izafetiyle muzâfun ileyh şeref kazanmıştır.
يَقُولُونَ şeklinde muzari fiil gelerek yaptıkları dua şu anda yapıyormuş gibi gözümüzün önünde canlandırılmıştır.
Bu istînaf cümlesi, Kur’an’ı işittikleri zaman içinde bulundukları halin hikâye edilmesinden doğan bir suale cevap mahiyetindedir. Sanki “Onlar o durumda ne diyorlardı?” diye sorulmuş da cevap olarak onların şöyle dedikleri ifade edilmiştir:
“Ey Rabbimiz; biz, bu Kur’an’a yahut bu Kur’an’ın indirildiği peygambere yahut her ikisine de iman ettik. Artık bizi, Kur’an’ın ve Muhammed’in (sav) peygamberliğinin hak olduğuna şehadet edenlerle beraber yaz yahut kıyamet gününde diğer ümmetler hakkında şahitlik edecek olan Muhammed’in ümmeti ile beraber yaz.”
O Hristiyanlar, Peygamberimiz (sav)’in ümmetinin vasıflarını İncil’de böyle okudukları için bu duayı yapmışlardı. (Ebüssuûd)
Bu sözün manası “Peygamberlerinden ve mümin kullarından, senin dışında ilâh olmadığına şehadet edenlerle birlikte yaz!” demektir. (Fahreddin er-Râzî)